Fransızca içindeki un ne anlama geliyor?
Fransızca'deki un kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte un'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki un kelimesi biri, birisi, biri, birisi, bir, bir, bir, bir, bir, bir tek, bir tane, bir, bir, daha, bir, herhangi birisi, biri, biri, herhangi biri, adında biri, diye biri, bir yaşında, bir, denizcilikle uğraşan, gemicilikle uğraşan, nihayet, en sonunda, neticede, umulur ki, inşallah, umarım, ümit ederim, biraz, hafif, hafiften, birazdan, az sonra, yakında, teknik olarak, teknik bakımdan, teknik yönden, başlangıçta, ilk başta, çabuk, çabucak, konuşmadan, sessizce, şakacı bir şekilde, şakayla, hafifçe, azıcık, hafiften, keyifli bir şekilde, çılgınca, tıbbi açıdan, asilce, asil bir şekilde, birazdan, şiddetle, uzun zaman, kahretsin, lanet olsun, eşya, mal, donanım, teçhizat, levazım, küp, evlat edinme/nüfusuna geçirme, (cinsel) saplantı, garip tip, tuhaf tip, pelteklik, suçlama, itham, heyecanlı son, 250 ml, bir bardak, çok karışık/karmakarışık şey, belli bir süre, dinlenme, birkaç, biri, birisi, bir kimse, birbiri, kornaya basmak, kontrol etmek, denetlemek, tepesi atmak, göz atmak, iç çekmek, göğüs geçirmek, yer silmek, korna öttürmek, irkilmek, korkuyla geri çekilmek, ağır ağır yürümek, sallana sallana yürümek, gezinmek, dolaşmak, çığlık atmak, bağış yapmak, bağışta bulunmak, başarılı olmak, (bir yerde) durmak/mola vermek, gizlice sıvışmak, uğramak, bıçaklamak, bıçak saplamak, hızla/kuvvetle vurmak, geçirmek, bağışlamak, para bağışında bulunmak, para bağışı yapmak, kökünden sökmek, söküp atmak, ileri bir tarih atmak, kanıt olarak göstermek, kopyala ve yapıştır, el arabası ile taşımak/götürmek, mideye indirmek, her, kararsız, kesin olmayan, tanınmayan, meçhul, yıllanmış ve kaliteli (şarap), titrek, sarsak, değişik stillerin karışımı olan, biraz, bir miktar, azıcık, birazcık, sıkıcı bir şekilde, çılgınca, delice, ateşli bir biçimde, ansızın, birdenbire, aniden, çevresel olarak, kısa zamanda, istirahat, dinlenme, önemli kişi, bir parça, kaynak, pınar, öğrenci, tavsiye, nasihat, öğüt, yirmi bir, başlangıç, damlama sesi, taklit eden, biri, birisi anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
un kelimesinin anlamı
biri, birisipronom (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) L'un des livres coûte deux fois plus cher que l'autre. |
biri, birisipronom (içimizden, vb.) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Le taxi ne peut prendre que quatre personnes. L'un d'entre nous (or: L'un de nous) devra marcher. |
birnom masculin (probabilité) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les chances sont de dix contre un contre lui. |
birnom masculin invariable (dés) (zar, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai fait un un et un deux et j'ai perdu la partie. |
birnom masculin invariable (nombre) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ma fille sait déjà compter de un à dix. Kızım birden ona kadar sayabiliyor. |
birnom masculin invariable (symbole) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
bir, bir tek, bir tane
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je n'ai besoin que d'un seul oignon pour cette recette. Bu tarif için sadece bir tane soğana ihtiyaç var. |
bir
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tania mange une glace. // Harry aime manger une omelette au petit déjeuner. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Kahvaltıda bir omlet ısmarladı. |
bir
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il y a un monstre sous mon lit. Yatağımın altında bir canavar var. |
daha(singulier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Si des lettres arrivent, peux-tu les garder jusqu'à ce que j'arrive ? |
bir
C'est un moment historique. |
herhangi birisi, biripronom (belirsiz kişi) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Vous avez rencontré un de mes amis ? Arkadaşlarımdan herhangi birisiyle tanışmış mıydın? |
biri, herhangi biripronom (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Je cherche un stylo. En avez-vous vu un ? |
adında biri, diye biri
Un certain M. Smith a demandé à vous parler. Bay Smith adında biri seninle görüşmek istedi. |
bir yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Malheureusement, l'éléphant est mort quand il n'avait qu'un an (or: à l'âge d'un an seulement). |
birnom masculin (kağıt para) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai un billet de dix et trois billets de un. |
denizcilikle uğraşan, gemicilikle uğraşan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le rêve de David, c'est de posséder un vaisseau marin et de partir à l'aventure. |
nihayet, en sonunda, neticede
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il décida finalement d'acheter la voiture verte. En sonunda (or: nihayet) yeşil arabayı satın almaya karar verdi. |
umulur ki, inşallah, umarım, ümit ederimverbe transitif (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) J'espère qu'il réussira ses examens. Umarım (or: inşallah) tüm sınavlarını verir. |
biraz, hafif, hafiften
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je me sens légèrement fatigué après cette promenade. Yürüyüşten sonra kendimi biraz yorgun hissediyorum. |
birazdan, az sonra, yakında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
teknik olarak, teknik bakımdan, teknik yönden
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Son interprétation de la sonate était techniquement parfaite. |
başlangıçta, ilk başta
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Initialement, j'ai pensé que c’était un détective privé. |
çabuk, çabucak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
konuşmadan, sessizce
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Les étudiants étaient silencieusement assis dans la salle de classe. |
şakacı bir şekilde, şakayla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
hafifçe, azıcık, hafiften
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il y a quelques articles vaguement intéressants dans le magazine. |
keyifli bir şekilde(heureux) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
çılgınca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle est follement amoureuse de son mari. |
tıbbi açıdan
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
asilce, asil bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
birazdan(kısa zamanda) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Olivia a dit qu'elle serait bientôt là. |
şiddetle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Le vent avait soufflé violemment toute la nuit. |
uzun zaman
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Cela fait longtemps qu'on ne s'est pas vus. |
kahretsin, lanet olsun(très familier) (argo, saldırgan) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Arrête de m'interrompre, merde ! |
eşya, mal(objet) (sahip olunan şey/sayılamaz) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Cette imprimante est ma propriété. Bu yazıcı benim malımdır. |
donanım, teçhizat, levazım(machines) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ambulans birçok tıbbi donanım taşıyor. |
küp
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Calculez le volume de ce cube. |
evlat edinme/nüfusuna geçirme(d'un enfant) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les parents qui considèrent l'adoption devraient en connaître les coûts. |
(cinsel) saplantı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Certaines personnes ont une obsession pour les pieds. |
garip tip, tuhaf tip
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
pelteklik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) En raison de son zézaiement, le garçon a passé des années en rééducation orthophonique. |
suçlama, itham(États-Unis, anglicisme) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
heyecanlı son(anglicisme) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'émission s'est terminée sur un cliffhanger, et les spectateurs ne sauront donc pas la fin avant la semaine prochaine. |
250 ml, bir bardak(environ un quart de litre) Ce verre fait un quart de litre ; tu peux m'en trouver un d'un demi-litre ? |
çok karışık/karmakarışık şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
belli bir süre
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) En cas d'absence de quelque durée que ce soit, merci de bien vouloir verrouiller les fenêtres. |
dinlenme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tondre la pelouse m'a épuisé. Je pense que je vais me reposer un peu avant de préparer le dîner. |
birkaçadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a enfreint les règles plusieurs fois. |
biri, birisi, bir kimsepronom (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Quelqu'un a mangé le dernier morceau de gâteau, mais je ne sais pas qui c'était. Birisi pastanın son kalan dilimini yemiş, ama kim olduğunu bilmiyorum. |
birbiri
(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Ils se soutiennent toujours quand les choses vont mal. |
kornaya basmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Klaxonne s'il n'avance pas. |
kontrol etmek, denetlemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je surveille son travail pour m'assurer qu'il le fait correctement. |
tepesi atmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mon père s'est emporté quand je lui ai dit que j'avais eu un accident avec la voiture. |
göz atmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) - Je peux vous aider ? - Non, non, je ne fais que regarder. |
iç çekmek, göğüs geçirmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) L'enseignante a soupiré en entendant la toute dernière excuse de Mike pour ses devoirs non faits. |
yer silmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Robert a nettoyé et balayé avant d'aller se coucher. |
korna öttürmek(otomobil) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Qui est cette personne qui klaxonne derrière moi ? |
irkilmek, korkuyla geri çekilmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il a reculé quand j'ai mentionné la somme qu'il me devait. |
ağır ağır yürümek, sallana sallana yürümek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
gezinmek, dolaşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
çığlık atmak(kişi) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La petite fille a crié lorsqu'elle a vu les jolis agneaux. |
bağış yapmak, bağışta bulunmak(de l'argent) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
başarılı olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
(bir yerde) durmak/mola vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous nous arrêtons toujours pour rendre visite à Mamie les dimanches. |
gizlice sıvışmak(gayri resmi) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Je me suis délibérément assis dans le fond de la salle, près de la porte, afin de pourvoir m'esquiver si la réunion était ennuyeuse. |
uğramak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
bıçaklamak, bıçak saplamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'agresseur a poignardé sa victime (or: a donné un coup de couteau à sa victime) lorsqu'elle a refusé de lui donner son sac. |
hızla/kuvvetle vurmak, geçirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Un supporter a frappé l'arbitre à la tête avec sa chaise. |
bağışlamak, para bağışında bulunmak, para bağışı yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
kökünden sökmek, söküp atmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La société s'est engagée à abolir ces pratiques déloyales. |
ileri bir tarih atmak(birşeye) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
kanıt olarak göstermek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
kopyala ve yapıştır
|
el arabası ile taşımak/götürmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
mideye indirmek(nourriture) (yiyecek, içecek) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
heradjectif invariable (temps) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ils rendent visite à leurs grands-parents chaque mois. |
kararsız, kesin olmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tanınmayan, meçhul(personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yıllanmış ve kaliteli (şarap)
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les deux amis commandent un Bordeaux millésimé pour accompagner leur repas. |
titrek, sarsak(personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle a dit qu'elle se sentait chancelante et qu'elle avait besoin de s'asseoir. |
değişik stillerin karışımı olan(müzik) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Son hit métissé de 2003 a initié une nouvelle carrière dans la musique country. |
biraz, bir miktar, azıcık, birazcık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sıkıcı bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
çılgınca, delice, ateşli bir biçimde(amoureux) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sa performance a été follement excitante pour ses fans. |
ansızın, birdenbire, aniden
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
çevresel olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
kısa zamanda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Bientôt, le feu s'est propagé aux autres bâtiments. |
istirahat, dinlenmenom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
önemli kişipronom (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il n'était personne avant, mais maintenant qu'il s'est marié avec elle, il est devenu quelqu'un. |
bir parça(de mauvaises nouvelles,...) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kaynak, pınar(figuré) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
öğrenci
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les élèves bénéficient de ressources pédagogiques adaptées à leur niveau. |
tavsiye, nasihat, öğüt(de sagesse) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'en ai marre de ses trésors de sagesse. |
yirmi birnom masculin (jeu de cartes) (iskambil oyunu) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
başlangıç(figuré) (kariyer, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
damlama sesi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'égouttement du robinet était très irritant. |
taklit eden
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je déteste les comportements d'imitation, ce n'est absolument pas original. |
biri, birisipronom (dans les questions) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Quelqu'un veut du café ? |
Fransızca öğrenelim
Artık un'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
un ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.