Fransızca içindeki beaucoup ne anlama geliyor?
Fransızca'deki beaucoup kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte beaucoup'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki beaucoup kelimesi birçoğu, çoğu, epeyce, çok daha, fazlaca, çok, fazla miktarda, çok fazla, epey fazla, çok miktar, çok fazla şey, oldukça, çok, çok, pek, sık sık, sıkça, daha da fazlası, daha da çoğu, çok daha, daha çok, çok daha, çok, çok, daha çok, pek çok, fazlasıyla, çok şey, fena halde, müthiş, son derece, aşırı derecede, yaygın olarak, samimi olarak, samimiyetle, içtenlikle, çok fazla, çok, birçok, çok sayıda, idareli, tutumlu, halka duyurulmuş, umuma ilan edilmiş, çok okunan, konuşkan/çok konuşan/çenesi düşük kimse, gürültü patırtı, tantana, kişiler, kimseler, yardımı dokunmayan, bitmek üzere olmak, kısacık/dar, hayal gücü kuvvetli, düş gücü kuvvetli, bol, çok, anlayışlı, halden anlayan, süt tadında, çok, pek çok, az, çok daha iyi, neredeyse hiç, çok fazla, aşırı derecede, sonsuza dek mutlu yaşadılar, sonu olmamak, çok teşekkürler, çok teşekkürler, çok teşekkürler, çok teşekkür ederim, aşırı benzin yakan araç, benzin yiyici araç, deneyimli kimse, tecrübeli kimse, çok kimse, çok daha fazla, çok daha az miktar, daha çok miktar, öğrenme eğrisi, çok teşekkürler, uzun çalışma saatleri, çok daha fazla, oldukça fazla, (birşeyi) çok fazla kullanmak, çok ilgisi/alâkası olmak, söyleyecek çok şeyi olmak, kuvvetli etkisi olmak, güçlü tesiri olmak, yetersiz olmak, hakkını vermemek, övmek, övgüyle sözetmek, hakkında iyi düşünmek, iyi düşüncelere sahip olmak, azalmak, açık saçık, dekolte, yardımsever, sürekli, dekolte, aşırı derecede, aşırı şekilde, fazlaca, birçok, çok, çok daha fazlası, ani artış, daha büyük, -te tecrübeli kişi, deneyimli kişi, -den farklı, yeteri kadar, değer vermek, önemli/değerli görmek, sığdırmak, cezbetmek, çok fazla, epey fazla, kapsamlı, çok daha fazla, daha az bir dereceye kadar, hayli, bir hayli, epey, daha çok, daha çok sayıda, çok anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
beaucoup kelimesinin anlamı
birçoğu, çoğuadverbe (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Beaucoup ont essayé de gravir la montagne et ont échoué. Birçoğu dağa tırmanmayı denedi ama başarılı olamadı. |
epeyce, çok daha, fazlacaadverbe (grandement) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a l'air beaucoup plus vieux maintenant. Şimdi çok daha yaşlı görünüyor. |
çokadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je l'aime beaucoup. |
fazla miktarda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
çok fazla, epey fazlaadverbe (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ils ont mangé beaucoup plus que d'habitude. Dün normalden çok fazla yemek yediler. |
çok miktaradverbe (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai beaucoup reçu de mes professeurs. |
çok fazla şeyadverbe (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai beaucoup à faire avant la fin du semestre. |
oldukçaadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je me sens beaucoup mieux depuis que j'ai mangé de la soupe. |
çok
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Merci de m'avoir amené à ce concert. J'ai beaucoup aimé (or: J'ai vachement aimé) ! |
çok, pek
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je l'aime beaucoup mais je ne veux pas l'épouser. |
sık sık, sıkçaadverbe (souvent) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
daha da fazlası, daha da çoğuadverbe (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Beaucoup sont arrivés au cours de la soirée. |
çok daha(bir şeye kıyasla) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il allait beaucoup mieux après avoir pris une aspirine. |
daha çokadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle avait beaucoup plus de chance de réussir que ce qu'on croyait. |
çok daha
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ton morceau de gâteau est beaucoup plus gros que le mien. C'est beaucoup trop cher pour mes moyens. |
çok
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je t'aime beaucoup. |
çok
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tony aime beaucoup Linda ; ça se voit à sa manière d'agir lorsqu'elle est là. |
daha çokadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Le chien est bien plus docile depuis les séances de dressage. |
pek çok, fazlasıylaadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Don regrettait grandement d'avoir quitté sa famille quand il a intégré l'armée. |
çok şeyadverbe (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai beaucoup (or: énormément) appris de cette démonstration de peinture. |
fena halde(familier, jeune) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle est incroyable et j'en suis tombé grave amoureux. |
müthiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il avait une grande affection pour les Plaines d'Écosse. |
son derece, aşırı derecede
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nous te sommes extrêmement reconnaissants de tout le travail que tu as effectué. |
yaygın olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nous avons considérablement visité la région et trouvé un site que nous aimions. |
samimi olarak, samimiyetle, içtenlikle(souhait) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle tient énormément à lui. |
çok fazla, çok
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tu me manques beaucoup ! |
birçok, çok sayıda
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Donna a beaucoup de cousins. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Bir sürü derdim var, bir de seninle uğraşamam. |
idareli, tutumlu(personne : familier) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
halka duyurulmuş, umuma ilan edilmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok okunan(livre) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les livres de John Grisham sont populaires, surtout dans le sud des États-Unis. |
konuşkan/çok konuşan/çenesi düşük kimse(familier) (resmi olmayan dil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Carrie n'est pas une pipelette, à moins que le sujet soit la musique. |
gürültü patırtı, tantana(figuré) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kişiler, kimseler
(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) Il y avait beaucoup de gens à la plage. |
yardımı dokunmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
bitmek üzere olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous n'avons plus beaucoup de papier toilette. |
kısacık/dar(tenue : fin, pas chaud) (giysi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je n'aurais pas dû prendre ce haut léger pour aller faire du patin à glace. |
hayal gücü kuvvetli, düş gücü kuvvetli(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle est très imaginative, elle peut cuisiner un bon repas avec n'importe quoi. |
bol, çok
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il y a beaucoup de preuves qui défendent la théorie de l'évolution. |
anlayışlı, halden anlayanlocution verbale (personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Si tu te sens déprimé, tu devrais parler à Stuart : il a beaucoup d'empathie. |
süt tadında
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok, pek çok
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a eu de nombreux problèmes dans sa courte vie. |
azadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il ne reste pas beaucoup de feuilles sur les arbres. |
çok daha iyi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
neredeyse hiç
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok fazla
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Certains banquiers gagnent beaucoup trop d'argent. |
aşırı derecedelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle était beaucoup trop maigre pour être attirante. |
sonsuza dek mutlu yaşadılar(conte de fée) (masal sonu) Cendrillon a épousé le Prince Charmant et ils vécurent heureux et eurent beaucoup d'enfants. |
sonu olmamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
çok teşekkürlerinterjection (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) C'est très gentil de ta part d'avoir ramené ce paquet pour moi, merci beaucoup ! |
çok teşekkürlerinterjection (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
çok teşekkürler
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Merci beaucoup pour ton aide. |
çok teşekkür ederiminterjection (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
aşırı benzin yakan araç, benzin yiyici araç(voiture) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Cette voiture est un vrai gouffre : elle fait plus de 15 litres aux 100 km en ville. |
deneyimli kimse, tecrübeli kimse(figuré, familier) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
çok kimse
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Beaucoup de gens croient que les extraterrestres existent. |
çok daha fazlalocution adverbiale (miktar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Un banquier gagne beaucoup plus qu'un enseignant. |
çok daha az miktar
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Des hommes se sont fait la guerre pour beaucoup moins. |
daha çok miktar
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le nouveau directeur exige beaucoup plus de nous. |
öğrenme eğrisi(jargon) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
çok teşekkürlernom masculin Merci beaucoup de m'avoir invité à votre fête. |
uzun çalışma saatlerilocution verbale (çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) Il est possible que vous deviez faire beaucoup d'heures, même le week-end, pour respecter les délais. Plusieurs jeunes avocats font beaucoup d'heures pour leurs cabinets. |
çok daha fazla
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'armée chinoise a bien plus que quelques milliers de soldats. |
oldukça fazlaadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il reste beaucoup de riz, n'hésitez pas à en reprendre. |
(birşeyi) çok fazla kullanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'apprenti s'inspire beaucoup des œuvres de ce grand maître. |
çok ilgisi/alâkası olmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sa réussite a beaucoup à voir avec les relations d'affaire de son père. |
söyleyecek çok şeyi olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
kuvvetli etkisi olmak, güçlü tesiri olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les couleurs vives ont un effet important sur l'humeur. |
yetersiz olmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ton comportement à table laisse beaucoup à désirer ! |
hakkını vermemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Cette photo ne rend pas justice à sa beauté. |
övmek, övgüyle sözetmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Vous venez avec de bonnes recommandations : M. Jones dit beaucoup de bien de vous. |
hakkında iyi düşünmek, iyi düşüncelere sahip olmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les parents d'Amy pensent beaucoup de bien de son nouveau copain. |
azalmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'espère que nous trouverons bientôt une station essence, cette voiture n'en a plus beaucoup. |
açık saçık, dekolte(tenue : fin, pas chaud) (giysi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Certaines personnes se sentent attirantes avec des tenues légères. |
yardımsever
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Daphne est une personne qui soutient beaucoup les gens ; elle prend toujours du temps pour écouter les problèmes de ses amis. |
sürekli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
dekolte(tenue : fin, pas chaud) (giysi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
aşırı derecede, aşırı şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
fazlacaadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) 2 paquets par jour ? Tu fumes beaucoup trop. |
birçok, çok
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il y avait beaucoup d'enfants dans la piscine. Ils faisaient beaucoup de bruit. |
çok daha fazlası
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Après qu'elle l'a trompé, Mike était bien (or: beaucoup) plus que simplement fâché contre elle. |
ani artış(figuré : de commentaires,...) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le journal recevait un déluge d'éditoriaux cinglants à chaque fois que le gouvernement faisait quelque chose. |
daha büyükadverbe (sayı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quelques centaines, ça fait beaucoup plus (or: bien plus) que quelques douzaines. |
-te tecrübeli kişi, deneyimli kişi(figuré, familier) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
-den farklı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le Pepsi n'est pas différent du Coca-Cola. |
yeteri kadar
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il y a beaucoup d'essence dans la voiture. |
değer vermek, önemli/değerli görmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Maggie attachait beaucoup de valeur à son amitié avec Lydia. |
sığdırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) On a fait beaucoup de visites durant nos trois jours à Paris. |
cezbetmeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les concerts des Black-Eyed Peas attirent beaucoup de monde. |
çok fazla, epey fazla
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nous avons entendu beaucoup de rires venant de la salle. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Geçen yıldan beri çok fazla kilo aldı. |
kapsamlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ben était bon élève et prenait toujours beaucoup de notes en classe. |
çok daha fazlalocution adverbiale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'ai besoin de beaucoup plus de farine pour faire cette pâte. |
daha az bir dereceye kadaradverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
hayli, bir hayli, epey
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sa campagne présidentielle a rencontré beaucoup de succès au niveau local. |
daha çok, daha çok sayıdalocution adverbiale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Actuellement, beaucoup plus de gens se mettent au vélo. |
çokadverbe (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'attache beaucoup d'importance à ton avis. |
Fransızca öğrenelim
Artık beaucoup'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
beaucoup ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.