Fransızca içindeki bouché ne anlama geliyor?
Fransızca'deki bouché kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte bouché'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki bouché kelimesi ağız, namlu ağzı, tıkalı, tıkalı, tıkalı, hava menfezi, menfez, doldurulmuş, tıkanmış, ağız, akılsız, ahmak, salak, beyinsiz, ağız, açıklık, dudaklar, (kazara) sıkışmış, tıkamak, tıpalamak, tıpalamak, tapalamak, tıkaç koymak, tıkamak, tıpalamak, tıkaçla kapatmak, katil, çevirmek, doldurmak, sızdırmazlık sağlamak, tıkamak, durdurmak, önünü kesmek, geçmesine engel olmak, kasaplık (mesleği), tıkamak, tıkamak, kapatmak, kapağını kapatmak, tıkamak, kapatmak, engellemek, geçici tedbir, geçici önlem, meze, kardiyopulmoner resüsitasyon, boşuna umutlandıran, başlangıç, numune, ağzı açık tutmak için takılan alet, tıkalı, ağzı açık, engelleyici, engelleyen, şevkli, hayranlıkla, duymamış ol, rögar kapağı, menhol, su pompası, ağızdan ağıza, hava deliği, havalandırma deliği, itfaiye vanası, ağzını sulandırmak, ağzı açık bakakalmak, şaşkın şaşkın bakmak, boş boş bakmak, dik dik bakmak, dudaklarını büzmek, (şaşkınlıktan, vb.) ağzı açık kalmış, hayran, ağızdan ağıza, ağzı açık bakmak, gözünü dikip bakmak, aptal, salak, kalın kafalı, ahmak, zort çekmek, önemsiz haber, (dudaklarını) büzmek, boşluk doldurucu söz, dudakları büzme, ağız gargarası, dudaklarını büzmek, Fransız öpücüğü vermek, dil atmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
bouché kelimesinin anlamı
ağız(organe) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il a ouvert la bouche devant le dentiste. |
namlu ağzı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Kyle a jeté un coup d'œil dans la bouche du fusil. |
tıkalıadjectif (tuyau,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les tuyaux étaient bouchés à cause de cheveux dans la canalisation. |
tıkalı(nez) (burun) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce médicament pour le rhume est bon pour le nez bouché. |
tıkalıadjectif (nez) (burun) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hava menfezi, menfez(d'aération) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ces bouches d'aération font partie du système de climatisation. |
doldurulmuşadjectif (rempli) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Plusieurs nids de poule ont récemment été bouchés. |
tıkanmışadjectif (tuyau) (boru) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Utilisez cet outil pour débloquer une canalisation bouchée. |
ağız
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
akılsız, ahmak, salak, beyinsiz(familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
ağıznom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La bouche des sauterelles s'ouvre de manière latérale. |
açıklıknom féminin (figuré : ouverture) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
dudaklar
(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) |
(kazara) sıkışmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La fermeture éclair de mon blouson est bloquée. |
tıkamakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
tıpalamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) J'ai bouché le trou dans le mur avec une boule de papier. |
tıpalamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Bouche la bouteille et range-la. |
tapalamak, tıkaç koymak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Bouche les pistolets une fois qu'ils sont chargés. |
tıkamak, tıpalamak, tıkaçla kapatmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Paula boucha le trou avec une boulette de papier. |
katilnom masculin (figuré : meurtrier) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
çevirmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les ouvriers bouchèrent le mur à l'aide d'une dernière brique. |
doldurmakverbe transitif (un trou) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Joseph boucha le trou avec du ciment pour réparer la fuite. |
sızdırmazlık sağlamakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La nouvelle couche de béton boucha toutes les fuites. |
tıkamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Comme le tuyau fuyait, Ben l'a bouché avec des chiffons. |
durdurmak(mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
önünü kesmek, geçmesine engel olmak(intentionnellement ou non) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a essayé de rentrer chez lui mais la police lui avait bloqué l'accès. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Polis arabası hırsızların önünü kesti. |
kasaplık (mesleği)
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Demande directement au boucher si tu veux ta viande coupée d'une certaine façon. |
tıkamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Verser du gras liquide dans l'évier bouche les canalisations. L'heure de pointe engorge l'autoroute. |
tıkamak(une canalisation, ...) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Quelque chose bouche l'évier. |
kapatmakverbe transitif (un tuyau,...) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les feuilles ont bouché (or: ont encombré) la canalisation. |
kapağını kapatmakverbe transitif (remettre le bouchon) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle boucha (or: reboucha) la bouteille. |
tıkamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La chute d'un arbre a bouché la circulation. |
kapatmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les roches éboulées obstruaient (or: bloquaient, or: gênaient) la route. |
engellemek(un bruit) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
geçici tedbir, geçici önlemnom masculin (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
meze(pendant le repas) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kardiyopulmoner resüsitasyon(réanimation cardio-pulmonaire) (tıp) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
boşuna umutlandıran
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle fait de nombreuses suggestions tentantes mais ne va jamais jusqu'au bout. |
başlangıç(figuré) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le premier groupe n'était qu'un amuse-gueule pour chauffer le public avant l'arrivée de la tête d'affiche. |
numune(yiyecek, içecek) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ağzı açık tutmak için takılan aletnom masculin (Médecine : instrument) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le dentiste a eu recours à un ouvre-bouche afin de pouvoir faire son travail convenablement. |
tıkalıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mes oreilles étaient complètement bouchées. |
ağzı açıkadjectif invariable (personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La foule bouche bée était fascinée par le tour déconcertant du magicien. |
engelleyici, engelleyen
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
şevkliadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les enfants étaient assis là, émerveillés, pendant qu'il racontait l'histoire. |
hayranlıkla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Lucius regardait le gratte-ciel, impressionné, n'ayant jamais vu quelque chose d'aussi grand avant. |
duymamış ol
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Ne répète ça à personne : motus et bouche cousue. |
rögar kapağı, menhol
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous avons visité les bouches d'égout utilisées lors de la guerre du Vietnam. |
su pompası
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ağızdan ağızanom masculin Il espérait que le bouche à oreille attirerait des clients dans son entreprise de paysagisme. |
hava deliği, havalandırma deliği
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'hôpital a découvert que le virus avait été propagé par les bouches d'aération. |
itfaiye vanası
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ağzını sulandırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Cette bonne odeur de steak sur le grill me met l'eau à la bouche. |
ağzı açık bakakalmak, şaşkın şaşkın bakmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le magicien attendait des applaudissements, mais le public l'a juste regardé bouche bée. |
boş boş bakmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'humoriste s'attendait à ce que les spectateurs rient, mais ils l'ont juste regardé bouche bée, choqués par sa blague. |
dik dik bakmakverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
dudaklarını büzmek(souvent péjoratif) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
(şaşkınlıktan, vb.) ağzı açık kalmışlocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hayran
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tu joues si bien du violon : je suis impressionné ! |
ağızdan ağızalocution adverbiale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La publicité par le bouche à oreille n'est pas toujours fiable. |
ağzı açık bakmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les enfants sont restés bouche bée devant le chien en équilibre sur un ballon. Les élèves sont restés bouche bée devant la prof quand elle a dit un gros mot. |
gözünü dikip bakmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les amis de Sarah l'ont regardée bouche bée quand elle est arrivée à la soirée en portant un déguisement de vache. |
aptal, salak, kalın kafalı, ahmak(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Toutes ses réponses m'indiquaient qu'elle était un peu bête (or: idiote). |
zort çekmeklocution verbale (familier) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Charlotte a fait un bruit de pet sur le ventre du bébé. |
önemsiz habernom masculin (péjoratif) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y a un article bouche-trou en première page qui parle d'un chien perdu. |
(dudaklarını) büzmek(ses lèvres) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
boşluk doldurucu söznom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Essayez d'enlever les mots bouche-trou quand vous parlez en public. |
dudakları büzme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ağız gargarasınom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Carl se brosse les dents, puis utilise un bain de bouche. |
dudaklarını büzmek(ses lèvres) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a avancé ses lèvres comme s'il s'apprêtait à embrasser quelqu'un. |
Fransız öpücüğü vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Un professeur a surpris Susie et Jimmy à s'embrasser derrière les gradins. |
dil atmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sarah avait du mal à se concentrer sur le film à cause des deux adolescents qui s'embrassaient sur la bouche dans la rangée devant elle. |
Fransızca öğrenelim
Artık bouché'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
bouché ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.