Fransızca içindeki pression ne anlama geliyor?
Fransızca'deki pression kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte pression'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki pression kelimesi baskı, basınç, baskı, stres, baskılar, basınç, stres, fıçı birası, fıçı, bira, dürtme, elle sıkmak, sıkıştırmak, fıçı bira, fıçı bira, zorlama, baskı, baskı, basınç, çıtçıt, (bira) fıçıdan, fıçı bira, zorlama, baskı, nüfuz, zorlamak, mecbur etmek, baskı yapmak, baskı yapmak, zorlamak, lobi, kulis, gergin, fıçı (bira, vb.), baskı altında, barometrik basınç, barometre basıncı, akran baskısı, dökme (metal), bastırmak, lehine baskı yapmak, basınç kaybetmek, baskı yapmak, baskı yapmak, yapmaya zorlamak, gözdağı vermek, zorlamak, zorla yaptırmak, zorlamak, sıkıştırmak, dedikoduya alet etmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
pression kelimesinin anlamı
baskınom féminin (force) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La pression exercée par les gravats du bâtiment effondré était trop forte pour qu'Alf les repousse. |
basınçnom féminin (eau, air,...) (hava, su, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La maison avait une pression d'eau très faible, ce qui rendait difficile le fait de prendre une douche. Evdeki su basıncının düşük oluşu duş almayı güçleştiriyordu. |
baskı, stresnom féminin (stress) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Wes est sous forte pression. Erdem, büyük baskı altında. |
baskılarnom féminin (çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) La pression au travail et à la maison était trop fort alors elle a pris des vacances. |
basınçnom féminin (Météorologie) (hava) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y a une zone de fortes pressions au-dessus du pays. |
stresnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La pression de trop d'heures de travail l'affectait beaucoup. Uzun saatler çalışmanın stresi onu gerçekten çok fena etkiledi. |
fıçı birasınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Je voudrais une pression et des frites, s'il vous plaît. |
fıçıadjectif invariable (bière) (bira) |
biranom féminin (familier, courant) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il a commandé quatre pressions pour ses amis et lui. Kendisi ve arkadaşları için dört bira daha ısmarladı. |
dürtmenom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il a senti la pression de son doigt sur son dos et s'est redressé. |
elle sıkmak, sıkıştırmaknom féminin (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Leon a senti la pression de la main de Glenn sur son épaule. |
fıçı biranom féminin (bière) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le bar sert des pressions ainsi que des bouteilles. |
fıçı biraadjectif invariable (şişelenmemiş bira) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'est une bière pression, pas une bière en bouteille. |
zorlama
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le métal ne pouvait pas soutenir la pression et a fini par céder. |
baskınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La pression occasionnée par la rapidité des transactions rendait le travail de trader très stressant. |
baskınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Vinny G. a augmenté la pression en mettant l'épouse du type en danger. |
basınçnom féminin (force physique) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les fondations de l'immeuble lâchèrent sous la pression. |
çıtçıt
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
(bira) fıçıdan
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
fıçı bira
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ce bar ne sert pas de bière à la pression, rien que des bouteilles. |
zorlama, baskınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
nüfuz
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le sénateur utilisa la persuasion pour influencer ses collègues. |
zorlamak, mecbur etmek(mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
baskı yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le vendeur a fait pression sur le client pour qu'il achète. |
baskı yapmak, zorlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
lobi, kulis(anglicisme) (politika) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le lobby de l'industrie pétrolière a beaucoup de pouvoir au sein du gouvernement des États-Unis. |
gerginlocution adjectivale (personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
fıçı (bira, vb.)locution adverbiale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le pub a dix sortes de bières à la pression. |
baskı altındalocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il a été mis sous pression pour prendre sa décision et il a donc finalement dit oui. |
barometrik basınç, barometre basıncınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les ouragans ont une faible pression atmosphérique. |
akran baskısı(négatif) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
dökme (metal)locution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ces voitures moulées sous pression sont très populaires auprès des collectionneurs. |
bastırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Appuyez sur la coupure pour arrêter l'hémorragie. |
lehine baskı yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
basınç kaybetmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
baskı yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
baskı yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le maire a fait pression sur la police pour abandonner l'affaire. |
yapmaya zorlamak(figuré) (birşeyi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
gözdağı vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
zorlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
zorla yaptırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
zorlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
sıkıştırmak(birisini) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ben a fait pression sur ses parents pour avoir de l'argent pour aller au cinéma. |
dedikoduya alet etmek(birisini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
Fransızca öğrenelim
Artık pression'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
pression ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.