Fransızca içindeki par ne anlama geliyor?
Fransızca'deki par kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte par'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki par kelimesi golf oyununda gerekli vuruş sayısı, par, tarafından, başına, her bir...için, -den, -den, -e göre, ile, dayanarak, temeline göre, temeline dayanarak, -e, -a, yoluyla, itibarıyla, çarpı, ile, -le, -de, -da, -in elinde, ile, -in elinde, yüzünden, dışarıya, başı, başına, -de, -da, -da, -de, vasıtasıyla, aracılığıyla, başına, gerekli sayıda vuruş yapmak, geçici, derecelendirilmiş, dereceli, derecelenmiş, kasıtsız, istemeyerek/elde olmayarak yapılan, postayla ilgili/postaya ait, posta, dolaylı, vasıtalı, haftada iki kere olan, mektuplardan oluşan, endişesiz, hava şartlarından yıpranmış, soğuktan donmuş, çok okunan, o halde, öyleyse, doğuştan, yaradılıştan, tondan tona geçen, kazara, geleneksel olarak, ananevi olarak, ağızdan/ağızla, başkası aracılığıyla, başkası vasıtasıyla, alfabetik olarak, alfabetik sırayla, her birine, ama, fakat, şans eseri olarak, uçaktan paraşütle atma, üzerinden, seviyeyi düşürmek, ezberlemek, (metal) eritmek, kanıt olarak göstermek, sıkıp suyunu çıkarmak, vurup devirmek, çitle ayırmak, aşırı heyecanlı, on misli/on katı büyük, hasta, aşamalı, yılda bir, senede bir, dikkat çekici biçimde, fark edilir şekilde, herşeyden önce, herşeyden önemlisi, kaynağından, sonunda, kendi başına, gizlilik, mahremiyet, işaret dili, zorunluluk, taklit eden, rüzgarla uçup gitmek, olmak, fakslamak, faksla göndermek, külçelemek, katılaştırmak, kapana kıstırmak, uçaktan paraşütle atmak, basitleştirmek, şımarmamış, iyi ki, neyse ki, bereket versin ki, üzerinden, (birisinden/birşeyden) daha büyük olmak, boyca büyük olmak, görevlendirmek, atamak, üstüne, üzerine, engel atlamak, üzerinden atlamak, üzerinden atlamak, ezbere, sonra, daha sonra, sonunda, çok şükür, neyse ki, Allahtan, daha sonra, akabinde, bunu müteakip, aydan aya, üç ayda bir, tiyatro konusunda, amaç, göre, ötürü, yüzünden, ötesinde, yazmak, kenetlemek, tuzağa düşürmek, kapana kıstırmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
par kelimesinin anlamı
golf oyununda gerekli vuruş sayısı, parnom masculin (Golf) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La golfeuse termina la partie à dix-huit sous le par. |
tarafındanpréposition (passif) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) L'arbre a été abattu par son voisin. |
başına, her bir...için
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) |
-denpréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nous sommes passés par St. Louis sur la route de la Nouvelle-Orléans. İstanbul'a giderken İzmit'ten geçtik. |
-denpréposition (lieu intermédiaire) Je passe généralement par New York lorsque je vais en Europe. Avrupa'ya uçarken genellikle New York'dan geçerim. |
-e göre, ilepréposition (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Je le connais par son prénom. Onu ilk ismiyle tanıyorum. |
dayanarakpréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Par les droits qui me sont conférés, je vous déclare mari et femme. Bana verilen yetkiye dayanarak sizi karı koca ilan ediyorum. |
temeline göre, temeline dayanarakpréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ils se sont rencontrés par hasard. |
-e, -apréposition (dimensions) (boyut belirtme) Le panneau devrait mesurer 60 cm sur 120. |
yoluylapréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) L'engrais arrive dans la bais par le biais des précipitations. |
itibarıyla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Les choses sont devenues de plus en plus tendues minute après minute. |
çarpı(multiplication) Deux fois quatre égal huit. İki çarpı dört sekiz eder. |
ile, -le
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Elle a acheté des œufs à la douzaine. Nous sommes payés à l'heure. Saat başına ücret alıyoruz. |
-de, -da(la chandelle) (yer, durum) Nous aimons dîner aux chandelles. Mum ışığında yemek yemeyi çok seviyoruz. |
-in elinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Trop de femmes accusées d'avoir terni l'honneur de leurs proches sont tuées par leur propre famille. |
ilepréposition (moyen de communication) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Tu ne peux pas simplement me l'envoyer par mail ? |
-in elinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
yüzündenpréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
dışarıyapréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle est sortie par la porte. Kapıdan dışarıya çıktı. |
başı, başına, -de, -da
La vitesse maximale autorisée en zone résidentielle est de 45 km à l'heure. Yerleşim yerlerinde hız limiti saatte 30 mil'dir. |
-da, -de, vasıtasıyla, aracılığıylapréposition (au moyen de) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Nous pouvons en parler au téléphone si vous préférez. İstersen bunu telefonda konuşabiliriz. |
başına(prix) (saat, vb.) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Les cours de musique coûtent cent dollars de l'heure. |
gerekli sayıda vuruş yapmaklocution verbale (golf) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Adrian a fait un par aux deux derniers trous. |
geçici(solution,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les mesures provisoires devraient durer jusqu'à la fin du mois. // L'arrangement provisoire est que M. Jones agira en tant que président de l'entreprise. |
derecelendirilmiş, dereceli, derecelenmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les cahiers d'exercices contiennent une série de tâches classées par niveau à faire faire aux élèves. |
kasıtsız, istemeyerek/elde olmayarak yapılan(action) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'insulte involontaire de Debbie a vraiment blessé sa mère. |
postayla ilgili/postaya ait, posta
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
dolaylı, vasıtalı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les gens retirent un plaisir indirect en étant effrayés devant des films d'horreur. |
haftada iki kere olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le service tient une réunion bihebdomadaire pour discuter de ses projets pour les prochains jours. |
mektuplardan oluşan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
endişesiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hava şartlarından yıpranmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
soğuktan donmuş(mains, pieds) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok okunan(livre) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les livres de John Grisham sont populaires, surtout dans le sud des États-Unis. |
o halde, öyleyse
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je pense, donc je suis. Düşünüyorum, o halde varım. |
doğuştan, yaradılıştan
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La salle de bain est un endroit naturellement sale. |
tondan tona geçen(Musique) (müzik) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kazara
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
geleneksel olarak, ananevi olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle servait traditionnellement la viande en même temps que tous les autres plats sur la table. |
ağızdan/ağızla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
başkası aracılığıyla, başkası vasıtasıyla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Martha a indirectement profité des succès et des réalisations de sa famille. |
alfabetik olarak, alfabetik sırayla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Kitaplar, yazarların soyadlarına göre alfabetik olarak sıralanmıştır. |
her birine(prix d'un objet) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Yaşlı adam, arabasını yıkayan ikizlerin her birine bir pound verdi. |
ama, fakat
(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Je pensais qu'il serait facile de trouver un travail ; je me trompais, cependant. |
şans eseri olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
uçaktan paraşütle atma(gıda, malzeme) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
üzerinden
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle est allée de Khartoum à Katmandou via Dubaï. |
seviyeyi düşürmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ezberlemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Mon téléphone peut mémoriser plus de mille contacts, mais je n'ai aucun ami. |
(metal) eritmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Randall est un ferronnier qui fond les métaux. |
kanıt olarak göstermek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
sıkıp suyunu çıkarmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
vurup devirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le gros chien était tellement énervé qu'il a couru vers le petit garçon et l'a renversé. |
çitle ayırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
aşırı heyecanlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
on misli/on katı büyük
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) James a promis une vengeance décuplée à l'entreprise qui lui avait fait du tort. |
hasta(familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je me sens patraque aujourd'hui. |
aşamalı(explication, guide) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le magazine inclut un guide détaillé pour monter un commerce en ligne. |
yılda bir, senede bir
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Les gens de plus de 60 ans devraient faire le test annuellement. |
dikkat çekici biçimde, fark edilir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
herşeyden önce, herşeyden önemlisi
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Peter est un homme intelligent, beau et surtout honnête. |
kaynağından
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il m'a donné l'information directement. |
sonunda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
kendi başına
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
gizlilik, mahremiyetnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
işaret dili
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Kyle utilisait des gestes pour me demander à travers la pièce si je voulais boire quelque chose. |
zorunluluk([qch] d'inévitable) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
taklit eden
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je déteste les comportements d'imitation, ce n'est absolument pas original. |
rüzgarla uçup gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
fakslamak, faksla göndermek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Kyle a demandé à son assistant de faxer la lettre. |
külçelemek, katılaştırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
kapana kıstırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
uçaktan paraşütle atmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
basitleştirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Tu devrais simplifier ta présentation pour ce public. |
şımarmamış(personne) (çocuk, kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Miranda était une fille charmante, préservée des influences sordides du monde. |
iyi ki, neyse ki, bereket versin ki
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Heureusement, Dan a réussi à obtenir de l'aide lorsque sa voiture est tombée en panne au Nebraska. |
üzerindenpréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Le voleur sauta par-dessus le mur et s'échappa. |
(birisinden/birşeyden) daha büyük olmak, boyca büyük olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le nouveau gratte-ciel éclipse tous les autres immeubles autour. |
görevlendirmek, atamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
üstüne, üzerine(örtmek) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ils ont posé les draps sur les meubles pour les protéger. |
engel atlamak(yarış) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Jaime a sauté la clôture et s'est enfui. |
üzerinden atlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le cheval a sauté la barrière et s'est enfui. |
üzerinden atlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ezbere
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Allison n'avait pas besoin de notes, elle connaissait parfaitement son discours (or: elle connaissait son discours à la perfection). |
sonra, daha sonra(zaman) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Après, nous irons à la plage. |
sonunda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ils vont finalement se rendre compte que tu as raison. |
çok şükür, neyse ki, Allahtan
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Peter avait oublié d'apporter son téléphone, mais heureusement il se rappelait comment se rendre chez son ami. |
daha sonra, akabinde, bunu müteakip
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La journaliste a débuté sa carrière au journal local et a ensuite travaillé pour plusieurs journaux nationaux. |
aydan aya
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) John est payé mensuellement. |
üç ayda bir
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Des rapports seront envoyés trimestriellement. |
tiyatro konusunda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
amaç
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
göre
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Nous sommes bien en avance sur nos concurrents. |
ötürü, yüzündenpréposition (son) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Je n'arrivais pas à l'entendre par-dessus la sirène. |
ötesindepréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je ne pouvais pas entendre mon téléphone par-dessus les bruits du restaurant. |
yazmak(écrire) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ils ont noté tous les problèmes sur un bout de papier. |
kenetlemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
tuzağa düşürmek, kapana kıstırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Pippa essaie de piéger Ben pour qu'il aille à la fête. |
Fransızca öğrenelim
Artık par'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
par ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.