İspanyolca içindeki todos ne anlama geliyor?
İspanyolca'deki todos kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte todos'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İspanyolca içindeki todos kelimesi hepsini, tümünü, tüm, bütün, hepsi, bütün, bütün, tüm, tüm, bütün, boyunca, hepsi, tümü, her şey, her, her bir, tümü, hepsi, her, tamamen, bütünüyle, tümüyle, tamamiyle, her şey, her şey, bütünlük, tümlük, önemli tek şey, her şey, her şey, baştan sona, tamamen, iyice, hepsi, tümü, moda, moda olan, alabanda, bütün, boyunca, süresince, bütün, tüm, en iyi çaba, içten, samimi, içtenlikle, samimiyetle, tüm kalple, elinden her iş gelen kimse, vahim durum, girişmek, benzersiz, özellikle, bilhassa, öncelikle, öncelikli olarak, berbat etmek, çok yönlü, gerekirse, icabında, herşeyi söylemek,itiraf etmek, öncelikle, esasen, esas olarak, temelde, en önemlisi, ülke çapında, can, çok hızlı, aşırı süratli, dahil, herşey dahil, hepsi içinde, çok amaçlı, çok maksatlı, tam doğru olmayan, her türden, her çeşitten, her türden, her çeşitten, çok iyi, herşeye hazır, konusunda, tüm gün, ayak altında, vurdumduymaz, popüler, yüksek sesle, herkesin bildiği gibi, bilindiği gibi, bununla birlikte, bununla beraber, herşeyden önce, herşeyden önemlisi, nihayet, sonunda, neticede, sonuç olarak, başından beri, baştan beri, alabildiğine, falan filan, vesaire vesaire, hariç hiç biri, her bakımdan, her halde, her halükârda, her bakımdan, bilhassa, dünya çapında, her zaman, her neyse, buna rağmen, geniş ölçüde, büyük ölçüde, dünyada, bütün gün, tüm gün, bütün gün, tüm gün, tersine, arazide, dümdüz, saygıyla, tüm dünyada, bütün engellere rağmen, bütün bunlar bir yana, yıl boyunca, sevgilerle, global olarak, küresel olarak, tüm yolculuk boyunca, içtenlikle önermek/tavsiye etmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
todos kelimesinin anlamı
hepsini, tümünüadjetivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Derramó toda la sopa en el suelo. Çorbanın hepsini yere döktü. |
tüm, bütünadjetivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les dimos todas las posibilidades de disculparse. |
hepsiadjetivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Todos estos libros tienen que venderse. |
bütün
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Toda la empresa estará allí para la ceremonia. |
bütün, tüm
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He estado esperando toda la tarde. Bütün gün burada seni bekledim. |
tüm, bütünnombre masculino (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El todo es más que la suma de sus partes. |
boyunca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Él roncó durante toda la obra. |
hepsipronombre (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Alguien se comió todos los chocolates. |
tümüpronombre (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Me gasté todo el dinero. |
her şeypronombre (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Es medianoche y todo está tranquilo. |
her, her bir
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cada niño debe aprender a leer. Her çocuğun okumayı öğrenmesi gerekmektedir. |
tümü, hepsi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Hemos pagado el importe total. Ücretin tümünü (or: hepsini) biz ödedik. |
her(negación) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sin ninguna duda, ella es la mejor empleada que tenemos. |
tamamen, bütünüyle, tümüyle, tamamiyle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Él entró completamente cubierto de lodo. Tamamen çamura bulanmış bir şekilde eve geldi. |
her şeynombre masculino (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tuve que comprar todo para conseguir el sombrero verde. |
her şeypronombre (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Todo salió mal. Her şey çok kötü gitti. |
bütünlük, tümlük
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Fue profesor durante toda su carrera. |
önemli tek şey, her şeynombre masculino (mecazlı) La ubicación lo es todo cuando se compra una casa. |
her şeynombre masculino (mecazlı) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Amo a mi esposa. Ella es todo para mí. Eşimi çok seviyorum, o benim her şeyim. |
baştan sona, tamamen, iyiceadjetivo (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Deberías echarle un vistazo a todo el informe antes de firmarlo. Bu işi adamakıllı araştırmanız gerekiyor. |
hepsi, tümü
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Toda la audiencia se levantó para aplaudir. |
moda, moda olanadjetivo (coloquial) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
alabandaadverbio (náutica) (denizcilik) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ve todo a babor y asegúrate de que todo esté bien. |
bütün
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Se comió una manzana entera. Elmanın bütününü yedi. |
boyunca, süresince
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Estuve escribiendo correos electrónicos durante la tarde. |
bütün, tümlocución adverbial (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jugamos a las cartas durante todo el trayecto hasta París. Paris'e giderken bütün yol boyunca iskambil oynadık. |
en iyi çaba
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Lo entregó todo de sí. |
içten, samimi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
içtenlikle, samimiyetle, tüm kalple
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Estoy totalmente de acuerdo con Susan. |
elinden her iş gelen kimse(ES) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mi padre era un verdadero manitas: era capaz de arreglar cualquier cosa. |
vahim durum
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
girişmek(comida) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Chris devoraba su comida con apetito. |
benzersiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Este restaurante tiene un tiramisú único. |
özellikle, bilhassa
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Todos los niños disfrutaron el cuento de hadas, especialmente Verónica, que quería ser escritora cuando creciera. |
öncelikle, öncelikli olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) "Nuestra prioridad" dijo el vocero de la policía "es primariamente asegurar la seguridad de los rehenes". |
berbat etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
çok yönlü(figurado) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Joe se ha convertido en un jugador todoterreno para el equipo de baloncesto. |
gerekirse, icabında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Siempre tienes la alternativa de tomar el tren si tu coche está averiado. Araban bozuksa icabında trene de binebilirsin. |
herşeyi söylemek,itiraf etmek(figurado) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Realmente necesito confesar después de guardar este secreto por tanto tiempo. |
öncelikle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Lo que tenemos que hacer primero es encontrar un sitio donde quedarnos. |
esasen, esas olarak, temelde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) El problema radica principalmente en el proceso. |
en önemlisi
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Como organización benéfica, nos centramos principalmente en mejorar el bienestar de los animales. |
ülke çapında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
can(figurado) (değerli kişi, mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quiero a mi niño. Es mi vida. |
çok hızlı, aşırı süratli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
dahillocución adjetiva (fiyata, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El crucero viene con todo incluido: camarote, comidas y entretenimiento. |
herşey dahil, hepsi içindelocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La mayoría de los cruceros son con todo incluido, excepto las excursiones en las escalas. |
çok amaçlı, çok maksatlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Zingo es un poderoso limpiador multiusos (or: multiuso) para los pisos, las paredes y los techos. |
tam doğru olmayanlocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Es una buena traducción pero la elección de esa palabra no está del todo bien. |
her türden, her çeşitten
A mis comederos vienen pájaros de toda clase. |
her türden, her çeşitten
La tienda vende pasteles de toda clase. |
çok iyi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jackie era toda una bailarina cuando era joven. |
herşeye hazır(coloquial) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Empaqué todo lo que podría necesitar, estoy preparado para lo que venga. |
konusunda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Quiero que me cuentes todo sobre tu viaje. |
tüm günlocución adjetiva (coloquial) (bütün gün süren) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Salieron muy temprano, porque era un casamiento de todo el día. |
ayak altında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Has dejado el coche en todo el medio y no puedo pasar. |
vurdumduymazlocución verbal (coloquial) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tiene que resbalarle todo para soportar tantas críticas. |
popülerlocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Las anchoas no le gustan a todo el mundo. |
yüksek sesle(sonido) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) ¿Tienes que escuchar esa horrible música a todo volumen? |
herkesin bildiği gibi, bilindiği gibi
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
bununla birlikte, bununla beraber
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
herşeyden önce, herşeyden önemlisilocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Me gustaron todas, pero sobre todo la última. |
nihayet, sonunda, neticede, sonuç olaraklocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Después de todo, no son tan feos estos caramelos de menta. |
başından beri, baştan berilocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Todo el tiempo supo que su marido la engañaba. |
alabildiğinelocución adverbial (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Andrés estaba intentando derrotar a su oponente con todo. |
falan filan, vesaire vesaire
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tuve que llenar un formulario con mi nombre, dirección y demás. |
hariç hiç birilocución adverbial Su nueva novela es de todo menos aburrida. |
her bakımdan
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Los barcos cumplen la nueva regulación en todos los sentidos. |
her halde, her halükârda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Le responderemos en cuanto podamos, pero, en cualquier caso, dentro de las próximas 48 horas. |
her bakımdan
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Es un caballero en todos los aspectos. |
bilhassalocución adverbial Me encanta escuchar música, me gusta el jazz sobre todo. |
dünya çapında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Internet permite compartir información con gente de todo el mundo. |
her zamanlocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Será mejor que estemos vigilantes todo el tiempo. |
her neyse
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Yo ni siquiera quería ir a la fiesta, pero de todas formas, ya terminó. |
buna rağmenlocución conjuntiva (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Él era un sinvergüenza y un holgazán pero así y todo ella lo amaba. |
geniş ölçüde, büyük ölçüdelocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Estoy de acuerdo contigo en casi todo, pero aún tengo un problema con los tiempos del programa. |
dünyada
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) ¡No hay nada en el mundo como eso! |
bütün gün, tüm günlocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ella ha estado practicando durante todo el día. |
bütün gün, tüm günlocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Podría pasarme todo el día regando las plantas. |
tersine
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) ¿Demasiado alta? No, más bien al contrario, es demasiado baja para ser portera. |
arazidelocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Los vehículos de tracción en las cuatro ruedas están diseñados para conducir por todo terreno. |
dümdüzlocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
saygıylaexpresión (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Con todo respeto, creo que usted está equivocado. |
tüm dünyada
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sería bueno que la paz reinara en todo el mundo, para variar. |
bütün engellere rağmen
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Julie se cayó del tren en marcha. Sobrevivió contra todo pronóstico. |
bütün bunlar bir yana
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tiene varios inconvenientes que ya he mencionado, pero todo esto aparte creo que es un aparato que nos puede resultar muy útil. |
yıl boyuncalocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Me gustaría vivir en un clima donde pudiera hacer jardinería todo el año. |
sevgilerleexpresión (coloquial) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
global olarak, küresel olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
tüm yolculuk boyuncalocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Estuvo roncando todo el camino a Córdoba. |
içtenlikle önermek/tavsiye etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Disfrutamos de nuestra estadía y recomendaríamos este hotel de todo corazón. |
İspanyolca öğrenelim
Artık todos'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.
todos ile ilgili kelimeler
İspanyolca sözcükleri güncellendi
İspanyolca hakkında bilginiz var mı
İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.