Fransızca içindeki garder ne anlama geliyor?

Fransızca'deki garder kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte garder'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Fransızca içindeki garder kelimesi korumak, koruyup gözetmek, bir kenara ayırmak, himaye etmek, gözaltında tutmak, saklamak, elde tutmak, muhafaza etmek, korumak, bakmak, göz kulak olmak, üzerinden çıkarmamak, göz kulak olmak, saklı tutmak, eşlik etmek, saklamak, sürdürmek, (sonraya) saklamak, bakmak, bakmak, bakıcılık yapmak, tutmak, bulundurmak, saklamak, alıkoymak, çocuk bakmak, elinde tutmak, elinde bulundurmak, sürdürmek, (sıvı) tutmak, sızdırmamak, elinde tutmak, sahip olmak, tutmak, idareli harcamak, elde tutmak, savunmak, devam ettirmek, sürdürmek, sürdürmek, kontrol etmek, denetlemek, gizlemek, saklamak, saklı tutmak, gizli tutmak, bir yere kapatmak, açık fikirli, açık görüşlü, metin ol, cesur ol, irtibat kurmak, kin gütmek, işinde kalmak, ümit beslemek, ciddiyetini korumak, ciddi kalmak, umudunu korumak, ümit etmeyi sürdürmek, akılda tutmak, şüphe etmemek, gizlemek, saklamak, gizli tutmak, sakin olmak/kalmak, unutmayın ki, iletişimi sürdürmek, formda kalmak, kendiyle gurur duymak, bağlantıda olmak, gözü üzerinde olmak, çocuk bakmak, sıcak tutmak, su yüzünde kalmak, uzak durmak, uzak durmak, dikkatli olmak, izlemek, takip etmek, yakın tutmak, çocuk bakıcılığı, irtibat halinde olmak, yakından takip etmek, temas halinde olmak, iletişimde kalmak, garezi olmak, önde olmak, uzak tutmak, ifşa etmemek, için ayırmak, saklamak, bir adım ileride olmak, serin yerde tutmak, serin tutmak, değer vermek, değerini bilmek, soğuk tutmak, -den geri kalmamak, kusmamak, bastırmak, gergi, formunu korumak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

garder kelimesinin anlamı

korumak, koruyup gözetmek

verbe transitif (protéger)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le chien gardait le jardin.

bir kenara ayırmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Je vais garder certaines de ces conserves pour l'été prochain.

himaye etmek

(birisini, bir şeyi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Elle a gardé les enfants après le divorce.

gözaltında tutmak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La police a gardé les hommes toute la nuit pour les interroger.

saklamak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ne bois pas toute l'eau. Nous devons en garder (or: conserver) pour demain.
Suyun hepsini içme. Birazını yarına saklamamız lazım.

elde tutmak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
J'ai décidé de garder (or: conserver) le vélo plutôt que de le rendre au magasin.
Aldığım bisikleti iade etmeyip elimde tutmaya karar verdim.

muhafaza etmek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Gardons (or: Conservons) le reste du charbon pour les grands froids.

korumak

verbe transitif (un objet)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Veux-tu bien garder mon appareil photo pendant que je me baigne ?

bakmak, göz kulak olmak

verbe transitif (çocuğa, bebeğe)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
J'ai demandé à ma mère de garder Tom pour que je puisse faire des heures supplémentaires.

üzerinden çıkarmamak

verbe transitif (un vêtement) (giysi)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je garde toujours mon T-shirt à la plage pour ne pas attraper de coup de soleil.

göz kulak olmak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Pourrais-tu garder mon doberman pendant trois jours ?

saklı tutmak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Tania mourait d'envie de dire le secret à Audrey, mais elle a réussi à le garder.

eşlik etmek

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Le prisonnier était gardé par une escorte armée.

saklamak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Rachel veut garder le meilleur pour la fin.
ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Zor durumlarda kullanmak üzere elinde bulundurduğu malları da satıldı.

sürdürmek

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
J'ai été viré quatre fois : je suis incapable de garder un boulot !

(sonraya) saklamak

verbe transitif (bir şeyi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
J'ai gardé le reste du gâteau pour demain.
Pastanın kalan kısmını yarın yenmek üzere sakladım.

bakmak

verbe transitif (un enfant, un animal) (çocuk, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ma sœur garde les enfants lorsque je travaille.

bakmak, bakıcılık yapmak

verbe transitif (bebek, çocuk)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
M. et Mme Dupont ont demandé à Julie de garder leur fils.

tutmak

(gözaltında, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La police a gardé à vue le suspect.

bulundurmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Nous gardions quelques euros en cas d'urgence.

saklamak

(sa salive)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Garde ta salive !

alıkoymak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La maison de disques a gardé le dernier album du groupe jusqu’à ce que le litige au sujet du contrat soit réglé.

çocuk bakmak

verbe transitif (des enfants)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Kate a gardé quatre enfants pendant l'été.

elinde tutmak, elinde bulundurmak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Irene a gardé la clé au cas où elle en aurait besoin à l'avenir.

sürdürmek

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Pendant toutes les années de pauvreté, elle a réussi à conserver sa dignité.

(sıvı) tutmak, sızdırmamak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ce compost garde bien l'humidité donc vous n'avez pas besoin d'arroser vos plantes aussi souvent.

elinde tutmak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il ne m'a pas rendu tout l'argent aujourd'hui : il en garde (or: retient) la moitié jusqu'à ce que le travail soit fini.

sahip olmak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Son fils n'arrive jamais à garder un travail très longtemps. Il finit toujours par se faire virer.

tutmak

verbe transitif (un objet)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Pourriez-vous garder cette boîte pour moi une minute ?

idareli harcamak

(argent) (para, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Essaie d'économiser ton argent, ou tu seras complètement fauché d'ici vendredi.

elde tutmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ces livres n'ont aucune valeur mais je n'arrive pas à m'en débarrasser parce qu'ils me rappellent mon enfance.

savunmak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Les rebelles ont maintenu leur position jusqu'à l'arrivée des renforts.

devam ettirmek, sürdürmek

verbe transitif (une cadence)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Maintiens cette cadence pour les cent prochains kilomètres.

sürdürmek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Jane conservait un air indifférent, même si elle fulminait intérieurement.

kontrol etmek, denetlemek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je surveille son travail pour m'assurer qu'il le fait correctement.

gizlemek, saklamak, saklı tutmak, gizli tutmak

(bilgi, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Isabelle dissimulait ce qu'elle savait sur ce qui s'était passé.

bir yere kapatmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

açık fikirli, açık görüşlü

(personne)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Quand on va dans un autre pays, il faut être ouvert d'esprit.

metin ol, cesur ol

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)

irtibat kurmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Est-ce que tu as été en contact avec elle récemment ?

kin gütmek

(caractère)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ce n'était pas juste qu'ils la choisissent elle plutôt que moi, mais je ne suis pas du genre à être rancunier.

işinde kalmak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Après des années de chômage, John a réussi à garder un emploi à la poste. Je n'arrive jamais à garder un travail.

ümit beslemek

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

ciddiyetini korumak, ciddi kalmak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je n'ai pas réussi à garder mon sérieux quand elle a dit qu'elle était vierge. J'ai eu du mal à garder mon sérieux quand j'ai joué un tour à mes collègues.

umudunu korumak, ümit etmeyi sürdürmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Nous ne savons pas si ou quand elle rentrera à la maison. Tout ce que nous pouvons faire, c'est continuer d'espérer (or: garder espoir).

akılda tutmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
N'oubliez pas qu'en mai 1929, le marché boursier ne s'était pas encore écroulé.

şüphe etmemek

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Cahill a exhorté les fans à garder la foi après que l'équipe ait perdu 8 matches sur 12.

gizlemek, saklamak, gizli tutmak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
L'entreprise garde le nouveau modèle secret jusqu'au lancement officiel.

sakin olmak/kalmak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il faut garder son calme quand on vous provoque.

unutmayın ki

verbe transitif

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Gardez à l'esprit que nous avons déjà investi beaucoup d'argent dans ce projet.

iletişimi sürdürmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Mon oncle et moi sommes restés en contact après son déménagement en Australie.

formda kalmak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Faire du sport vous aidera à rester en forme (or: garder la forme, or: garder la ligne).

kendiyle gurur duymak

locution verbale (mecazlı)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Elle a gardé la tête haute après s'être défendue avec succès.

bağlantıda olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
À plus ! Et on reste en contact (or: On s'appelle), hein ! Bien qu'ils ne travaillent plus ensemble depuis dix ans, les deux collègues sont restés en contact (or: ont gardé le contact).

gözü üzerinde olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Quand on fait des soufflés, il faut garder un œil dessus pour ne pas qu'ils ne retombent.

çocuk bakmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Quand j'étais adolescente, je faisais du baby-sitting pour me faire un peu d'argent.

sıcak tutmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

su yüzünde kalmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

uzak durmak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Amy t'en veut pour le moment. Je pense que tu devrais garder tes distances un moment.

uzak durmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

dikkatli olmak

(à un danger) (bir şeye karşı)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il est important de faire attention aux serpents dangereux dans les buissons.

izlemek, takip etmek

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Tu devrais garder une trace de tes dépenses pour savoir combien tu as déboursé.

yakın tutmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Claire a décidé de travailler depuis chez elle pour avoir ses enfants près d'elle.

çocuk bakıcılığı

locution verbale (bénévole)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Maintenant que la fille aînée de John a quatorze ans, il l'utilise souvent pour garder les enfants (or: ses frères et sœurs).

irtibat halinde olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Est-ce que tu es toujours en contact avec tes amis de lycée ?

yakından takip etmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

temas halinde olmak

(birisiyle)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Promets-nous de rester en contact avec nous quand tu seras parti.

iletişimde kalmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je reste (or: suis) toujours en contact avec ma meilleure amie d'enfance.

garezi olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

önde olmak

locution verbale (diğerlerinden)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)

uzak tutmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

ifşa etmemek

(sır, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
James avait du mal à garder le secret (or: à ne pas dévoiler le secret).

için ayırmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
J'ai demandé à la bibliothèque de me garder le livre en réserve.

saklamak

locution verbale (sır)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Si je te révèle mon secret, sauras-tu garder le silence ?

bir adım ileride olmak

locution verbale (mecazlı)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Jill essaie de garder une longueur d'avance sur le désherbage de son jardin.

serin yerde tutmak, serin tutmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

değer vermek, değerini bilmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je garderai précieusement cette lettre en souvenir de toi.

soğuk tutmak

verbe transitif (boisson)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Gemma a mis le vin au frigo pour le garder au frais.

-den geri kalmamak

(ne pas se laisser submerger)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
C'est dur de garder le rythme avec mes études alors que je dois travailler au restaurant tous les soirs.

kusmamak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

bastırmak

locution verbale (sentiments, pensées) (duyguları)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Elle garde toujours tout pour elle et n'ose pas exprimer ses sentiments.

gergi

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Diana utilise une forme afin que ses gants lui aillent mieux.

formunu korumak

(prendre soin de soi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
C'est par un régime sérieux et des exercices physiques qu'elle s'est maintenue en forme.

Fransızca öğrenelim

Artık garder'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.

garder ile ilgili kelimeler

Fransızca hakkında bilginiz var mı

Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.