İngilizce içindeki spaced ne anlama geliyor?

İngilizce'deki spaced kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte spaced'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki spaced kelimesi uzay, feza, yer, alan, yer, boşluk, boş alan, boş yer, yer, park yeri, mesafe, aralıklara bölmek, serbestlik, randevu, kontenjan, boş yer, boş koltuk, alan, reklam boşluğu, reklam aralığı, boşluk, ara, aralık, boşluk çubuğu, ara tuşu, ayırmak, boşluk bırakmak, sersemletmek, hayal kurmak, derin uzay, yaşama alanı, oturma odası, yaşam alanı ideolojisi, yaşam alanı, dış uzay, park yeri, uzay mekiği, uzay istasyonu anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

spaced kelimesinin anlamı

uzay, feza

noun (area beyond Earth)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Can you see the stars out there in space?
Uzaydaki yıldızları görebiliyor musun?

yer

noun (three-dimensional expanse)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Because it was wide and deep, the container had plenty of space for storage.

alan, yer

noun (area)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
That space over there is a great place to put the tent.
Karşıdaki alan çadır kurmak için harika görünüyor.

boşluk, boş alan, boş yer

noun (empty area)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I found a space on the countertop to cut the carrots.
Tezgâhın üzerinde havuçları kesmek için boş bir yer buldum.

yer, park yeri

noun (parking space, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Stop! Here's a space to park in on the right.
Dur! Sağda arabayı bırakabileceğimiz bir park yeri var.

mesafe

noun (distance)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
At speed, you need to leave more space between you and the car in front.

aralıklara bölmek

transitive verb (organize at intervals)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
She spaced her appointments throughout the day.
Kelimeler arasında aralık bıraksan iyi olur.

serbestlik

noun (informal (personal freedom)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Give your boyfriend some space, and let him do his own thing sometimes.

randevu

noun (available appointment)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We have a space for you at three o'clock; would you like it?

kontenjan

noun (available place on a course, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
You cannot take this class because there are no spaces left.

boş yer, boş koltuk

noun (seat available on transport) (otobüs, vb.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He found a space to sit near the back of the bus.

alan

noun (business premises)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We have a six-hundred square metre office space to rent.

reklam boşluğu

noun (advertising space in a publication)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Our company wants to buy magazine space to advertise our new product.

reklam aralığı

noun (advertising time on TV or radio) (TV, radyo)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The network charges a million dollars per minute of advertising space.

boşluk, ara

noun (gap between words)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Do you put one space or two spaces between sentences?

aralık

noun (musical notation: between lines) (müzik)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
In the treble clef, the spaces on the stave denote F A C and E.

boşluk çubuğu, ara tuşu

noun (computer keyboard: space bar) (bilgisayar)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Hit space one time after you type the sentence.

ayırmak

transitive verb (separate)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
He spaced the papers evenly on his desk.

boşluk bırakmak

phrasal verb, transitive, separable (set apart)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The exam desks must be spaced out.

sersemletmek

phrasal verb, transitive, separable (slang (drug: daze) (ilaç, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The doctor gave Jim some medication that spaces him out, but it does not seem to improve his condition.

hayal kurmak

phrasal verb, intransitive (slang (daydream)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I always space out in chemistry class; it's so boring!

derin uzay

noun (region beyond solar system)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The spacecraft will explore deep space.

yaşama alanı

noun (home: rooms, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The apartment offers 90 square metres of living space.

oturma odası

noun (living room)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The property has a large open plan living space on the ground floor and three bedrooms and a bathroom on the first floor.

yaşam alanı ideolojisi

noun (historical (Nazi idea: Lebensraum) (Nazi ideolojisi)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yaşam alanı

noun (land, territory to live on)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

dış uzay

noun (area beyond Earth's atmosphere)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Some people believe in UFOs (Unidentified Flying Objects) that come from outer space.

park yeri

noun (marked area for parking a vehicle)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Searching for a parking space is not easy in a busy city.

uzay mekiği

noun (type of spacecraft)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

uzay istasyonu

noun (in outer space)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

İngilizce öğrenelim

Artık spaced'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.