İngilizce içindeki span ne anlama geliyor?
İngilizce'deki span kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte span'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki span kelimesi süre, müddet, genişlik, kapsamak, içermek, içine almak, uzunluk, kanat açıklığı, dikkat aralığı, dikkat genişliği, ömür, karış, üstünden geçmek, sürmek, dönmek, çevirmek, döndürmek, eğirmek, ağ örmek, iplik yapmak, ağ yapmak, ağ örmek, dönüş, hızla dönmek, dönmek, anlatmak, sıkma devri, araba gezintisi, gezinti, egzersiz bisikleti, taraflı bakış açısı, taraflı görüş açısı, propaganda, çalmak, dikkat süresi, ömür, kullanım ömrü, süre, süre anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
span kelimesinin anlamı
süre, müddetnoun (period of time) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Over a span of days, the house was erected. ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Yedi yıllık bir süre içinde onbeş bin küçük iş yeri kapandı. |
genişliknoun (distance from end to end) (bir uçtan diğer uca) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The span of the structure is very wide. Köprü ilk tamamlandığında dünyanın üçüncü büyük açıklıklı asma köprüsü idi. |
kapsamak, içermek, içine almaktransitive verb (figurative (idea: cross over) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) His ideas span both philosophy and economics. Fikirleri felsefeden ekonomiye kadar uzanıyordu. |
uzunluknoun (length of a bridge) (köprü) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The main span of the Akashi Kaikyō bridge is nearly 2,000 metres. |
kanat açıklığınoun (width between wing tips) (kanat uçları arasındaki mesafe) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The condor's wings have a huge span. |
dikkat aralığı, dikkat genişliğinoun (extent of attention) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You can only hold his attention for a short span, as he is easily distracted. |
ömürnoun (duration of life) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The life span of a mayfly is very short. |
karışnoun (width of a hand) (el) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I used my hand to measure the distance and it was equal to four spans. |
üstünden geçmektransitive verb (bridge, go across) (köprü, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) The fallen tree spans the stream. |
sürmektransitive verb (endure) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) His career in film has spanned four decades. |
dönmekintransitive verb (rotate) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) The flywheel spins when the power is turned on. Motor çalışır çalışmaz volan dönmeye başlar. |
çevirmek, döndürmektransitive verb (cause to rotate) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Spin the wheel as fast as you can. Direksiyonu olabildiğince hızla çevirin (or: döndürün). |
eğirmektransitive verb (fibers: turn into thread) (yün, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Weavers spin fibres into thread, and then make cloth. |
ağ örmektransitive verb (weave: a web) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The spider spins a web to catch insects. |
iplik yapmakintransitive verb (turn fibres into thread) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The textile worker knew how to spin quickly. |
ağ yapmak, ağ örmekintransitive verb (spider: weave a web) (örümcek) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The spider spins skilfully. |
dönüşnoun (whirl) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The majorette gave her baton a spin. |
hızla dönmekintransitive verb (washing machine, dryer: rotate fast) (çamaşır makinesi, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The wash cycle ended and Ray set the washing machine to spin. |
dönmekintransitive verb (head: feel dizzy) (baş) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Helena's head was spinning as she tried to take in all the information. This roller coaster makes my head spin. |
anlatmaktransitive verb (informal (tell: a story) (hikaye, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) He spins some strange stories for his children. |
sıkma devrinoun (washing machine setting) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) To remove excess water, set the washing machine to "spin". |
araba gezintisi, gezintinoun (informal (short drive) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Let's get into the car and go for a spin in the countryside. |
egzersiz bisikletinoun (uncountable (exercise: indoor cycling) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) To keep fit, I go to classes in aerobics and spin. |
taraflı bakış açısı, taraflı görüş açısınoun (biased viewpoint) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The administration is putting a different spin on the controversy. |
propagandanoun (uncountable (propaganda) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Most of what the government minister said in the interview was spin. |
çalmakintransitive verb (DJ: operate turntable) (disk) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Who's spinning at the Astoria tonight? |
dikkat süresinoun (duration of concentration) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Most adults have an attention span of about 20 minutes. |
ömürnoun (person: lifetime) (kişi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The average human lifespan is increasing in most countries. |
kullanım ömrünoun (goods: duration) (mal) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) These snacks have a lifespan of only a couple of weeks. |
sürenoun (duration, period) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sürenoun (period of time, duration) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We have only a short timespan to complete the project. |
İngilizce öğrenelim
Artık span'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
span ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.