İngilizce içindeki men ne anlama geliyor?
İngilizce'deki men kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte men'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki men kelimesi adam, erkek, adam, insan, insanoğlu, insan, personel sağlamak, eleman sağlamak, abicim, birader, lan, lan, koca, eş, erkek adam, uşak, erkek çalışan, erkek işçi, sevgili, erkek arkadaş, oyuncu, satranç taşı, hayran, yönetim, idare, adam yerleştirmek, görev yapmak, görevli olmak, Yarasa Adam, cesur olmak, erkek olmak, sağdıç, mağara adamı, avam, sahtekâr/düzenbaz/üçkâğıtçı kimse, taşralı, ölü adam, şehvetli (yaşlı/orta yaşlı) erkek, er, Cennet'ten Kovulma, çöpçü, yetişkin erkek, tetikçi, başkasının pis işlerini yapan kimse, dondurma satıcısı, dondurmacı, adam, başrol oyuncusu erkek, başroldeki erkek, erkek gibi, erkekçesine, az konuşan adam, sözünün eri, evin erkeği, denize adam düştü, suya adam düştü, insan yapımı, işgücü, işçi sayısı, çalışan sayısı, cepheler arasındaki sahipsiz toprak, insansız bölge, yaşlı adam, ihtiyar adam, koca, eş, baba, cesur/mert adam, delikanlı adam, erkek adam, sağ kol, çok güvenilen kimse, güçsüz sav, zayıf sav, dublör, çöp toplama görevlisi, genç adam anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
men kelimesinin anlamı
adam, erkeknoun (adult male) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The name's Chris? Is that a man or a woman? |
adamnoun (person, individual) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) That man over there is the one who stole my purse. Şu karşıdaki herif amma da tipsiz, değil mi? |
insan, insanoğlunoun (figurative, uncountable (humanity) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Is man destined to repeat the mistakes of the past? İnsanoğlunun kaderinde geçmişteki hataları tekrarlamak mı vardır? |
insannoun (uncountable (homo sapiens) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Some people still deny that apes and man are related. |
personel sağlamak, eleman sağlamaktransitive verb (staff) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) My friends and I manned the booth at the fair. Arkadaşlarım ve ben fuardaki standa eleman sağladık. |
abicim, biraderinterjection (colloquial (friend: usually male) (gündelik dil) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) How are you doing, man? |
laninterjection (slang (surprise) (argo) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Oh man! Look what I just found. |
laninterjection (slang (exhaustion) (argo) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Man! That was a difficult climb of the stairs. |
koca, eşnoun (informal (husband, boyfriend) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Her man fixed the light bulb for her. |
erkek adamnoun (strong male) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ooh, look at his muscles! He's such a man! |
uşaknoun (valet) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The name of Lord Peter Wimsey's man was Bunter. |
erkek çalışan, erkek işçinoun (male subordinate) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I have three men working on the project. |
sevgili, erkek arkadaşnoun (male lover) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Do you have a man, or are you still alone? |
oyuncunoun (sports: male player) (sporda) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) A man from the defence comes up to try to score. Defans oyuncularından biri gol atmaya çalıştı. |
satranç taşınoun (chess piece) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He moved his man forward two squares. |
hayrannoun (fan of [sth]) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He's a watermelon man, but I prefer apples. |
yönetim, idarenoun (US, figurative, uncountable (authority) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He spent his whole life working for the Man. |
adam yerleştirmektransitive verb (military: position) (askeri) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) They manned the barricades to stop the enemy breaking through. |
görev yapmak, görevli olmaktransitive verb (serve at) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I manned the cash register while Steve poured the beer. |
Yarasa Adamnoun (comic book superhero) (çizgi roman kahramanı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Batman has been a popular comic book character since 1939. |
cesur olmakverbal expression (figurative (male: show strength) (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) You have to be a man about this, and admit that you made a mistake. |
erkek olmakverbal expression (male: reach adulthood) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dan's young son wants to be an astronaut when he is a man. |
sağdıçnoun (bridegroom's male attendant) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Pete was the best man at Mick and Lucy's wedding. |
mağara adamınoun (prehistoric man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Contrary to many depictions in popular culture, cavemen did not exist at the same time as dinosaurs. |
avamnoun (male commoner, without title) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) If a common man married the daughter of a nobleman, she would lose her title. |
sahtekâr/düzenbaz/üçkâğıtçı kimsenoun (informal (male confidence trickster) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The con man persuaded the elderly lady to give him a cheque for £400. |
taşralınoun (male who lives in countryside) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Charles is a countryman who doesn't understand the ways of the big city. |
ölü adamnoun (slang, figurative (man who is likely to die) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Touch me again and you're a dead man! |
şehvetli (yaşlı/orta yaşlı) erkeknoun (informal, pejorative (elderly, lecherous man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) If you keep looking at her like that she'll think you're a dirty old man. |
ernoun (initialism (military: enlisted man) (asker) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
Cennet'ten Kovulmanoun (Bible) (İncil, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) In the Bible, the serpent brought on the Fall. |
çöpçünoun (informal (dustman, binman: refuse collector) (gündelik dil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The garbage men collect the trash on my block every Friday at 8:00 AM. |
yetişkin erkeknoun (adult male) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) His story was so sad, it could make grown men cry. |
tetikçinoun (male hired murderer) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The politician was arrested for hiring a hitman to kill one of his rivals. |
başkasının pis işlerini yapan kimsenoun (informal ([sb] who does unpleasant tasks) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
dondurma satıcısı, dondurmacınoun (travelling ice-cream seller) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I am waiting for the ice cream man to come so that I can buy some ice cream. |
adamnoun (dated, slang (man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Every jack is being drafted into the army. |
başrol oyuncusu erkek, başroldeki erkeknoun (actor in central role) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Bellamy was the leading man in many low-budget action movies. |
erkek gibiadverb (in a masculine way) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) She walks like a man. |
erkekçesineadverb (informal, figurative (with stoicism) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ben gritted his teeth and prepared to take his punishment like a man. |
az konuşan adamnoun (man who speaks very little) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He may be a man of few words, but when he does say something it's worth hearing. |
sözünün erinoun (male: keeps promises) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I've worked with him, and I know him to be a man of his word. |
evin erkeğinoun (responsible head of household) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Jim became man of the house after his father died. |
denize adam düştü, suya adam düştüinterjection (dated ([sb] has fallen off ship or boat) Man overboard! Toss him a life preserver before the sharks get him! |
insan yapımıadjective (artificial or synthetic) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nylon is a man-made fibre used in the clothing industry. |
işgücünoun (workforce) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The company is restructuring in order to use its manpower more efficiently. |
işçi sayısı, çalışan sayısınoun (number of workers) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We need more manpower if we're going to finish construction on time. |
cepheler arasındaki sahipsiz topraknoun (war: unoccupied area) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) During the war, he wandered into no man's land and was very nearly shot by his own troops. |
insansız bölgenoun (wasteland) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The Sahara Desert is mostly a no man's land. |
yaşlı adam, ihtiyar adamnoun (elderly male) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The old man was slow to cross the street. |
koca, eşnoun (informal (boyfriend, husband) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My old man is still at work. |
babanoun (informal (father) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Why don't you ask your old man if we can borrow his car tonight? |
cesur/mert adam, delikanlı adam, erkek adamnoun (figurative (adult male who is strong and masculine) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Well, he certainly acts like a real man, yes. Real men aren't afraid to express their feelings in public. |
sağ kol, çok güvenilen kimsenoun (closest aide, personal advisor) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Julia's my right-hand man when it comes to planning parties. |
güçsüz sav, zayıf savnoun (figurative (insubstantial argument) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The argument was a straw man, which the Prime Minister put up to divert attention away from his own weaknesses. |
dublörnoun (male: performs dangerous feats) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Neil isn't interested in acting, but he wants to become a Hollywood stuntman. |
çöp toplama görevlisinoun (person employed to collect refuse) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
genç adamnoun (male child or youthful adult) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
İngilizce öğrenelim
Artık men'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
men ile ilgili kelimeler
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.