Fransızca içindeki sent ne anlama geliyor?
Fransızca'deki sent kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte sent'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki sent kelimesi kokmak, hissetmek, koku almak, sezmek, hissetmek, duyumsamak, farkında olmak, kokusunu almak, benzemek, -i hissetmek, sezmek, sezmek, dokunuş, dokunma, temas, gibi gözükmek, gibi hissedilmek, fark etmek, sezinlemek, duyumsamak, sezmek, tad(ı) almak, tat almak, sezmek, gibi kokmak, kokusunu almak, sezgi, katlanmak, tahammül etmek, tahammül edememek, koklamak, içgüdüsel olarak bilmek/hissetmek, içe çekilen hava, nefes, pis kokmak, kötü kokmak, fena kokmak, hissetmek, (gibi) hissetmek, hasta, rahatsız, hasta, rahatsız, biraz hasta, istenen, pis kokmak, kötü birşeyle bilinmek, sabunumsu, vücut kokusu, kokusunu almak, kendini evinde hissettirmek, hastalanmak, enerjisi olmak, kendini rahat hissetmek, önem vermek, önemsemek, kendini suçlu hissetmek, daha sağlıklı hissetmek, üzgün olmak, kederli olmak, keyifli olmak, hastalanmak, etkisini göstermek, sağlıklı, iyi, çok heyecanlı olmak, daha iyi hissetmek, suçluluk duymak, çok üzgün, kendinden emin olmak, önem vermek, (birisinin derdini, vb.) anlamak, utanmak, çekinmek, -e üzülmek, iyi, kendini iyi hissetmemek, başlamak, ıssız, yalnız, yabancı, yabancı gibi, tadını almak, duygulandırmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
sent kelimesinin anlamı
kokmakverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ça sent dans leur maison, mais je n'arrive pas à déterminer quelle odeur c'est exactement. Evleri kokuyor ama tam olarak ne koktuğunu çıkartamıyorum. |
hissetmekverbe transitif (au toucher) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a senti sa main sur son épaule. Elini omuzunun üzerinde hissetti. |
koku almakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je ne sens rien avec ce rhume ! Nezle olduğum için koku alamıyorum. |
sezmek, hissetmek, duyumsamakverbe transitif (percevoir) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Je sentais de l'hostilité dans sa voix. Sesinde bir düşmanlık sezdim. |
farkında olmakverbe transitif (avoir conscience de) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il sentait son regard. |
kokusunu almakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle sentit l'odeur de l'ail et sut que son ami était en train de cuisiner. Sarımsak kokusu alınca arkadaşının yemek pişirmekte olduğunu anladı. |
benzemekverbe transitif (figuré) (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Cette situation sent le piège. |
-i hissetmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a senti toute la force du choc. |
sezmekverbe transitif (figuré) (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il sentit les ennuis arriver quand les autres commencèrent à s'engueuler, alors il partit du bar. |
sezmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a senti sa haine à l'autre bout du fil. |
dokunuş, dokunma, temas
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'aime bien la sensation de la soie sur ma peau. İpeğin tenimdeki dokunuşu hoşuma gidiyor. |
gibi gözükmekverbe transitif (figuré) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Votre offre sent l'arnaque ! |
gibi hissedilmekverbe transitif (figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ça commence à sentir le printemps ! |
fark etmek, sezinlemek, duyumsamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a soudain senti qu'il y avait une autre personne dans la pièce. Birden odada başka birinin daha olduğunu fark etti. |
sezmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Je sens qu'elle disait la vérité. |
tad(ı) almak, tat almakverbe transitif (le goût de [qch]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'ai senti un peu de cannelle dans les pâtes. Makarnada hafif bir tarçın tadı aldım. |
sezmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Mark a vu l'un des deux hommes donner de l'argent à l'autre et a senti qu'il se passait quelque chose de louche. |
gibi kokmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'air salé sentait la mer. |
kokusunu almakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Est-ce que tu as senti l'animosité qui régnait à cette réunion ? |
sezgi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Elle avait le sentiment étrange que quelque chose n'allait pas. |
katlanmak, tahammül etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Je ne pense pas que je puisse supporter ce film plus longtemps, il est épouvantable. |
tahammül edememek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je ne supporte pas mon patron autoritaire et exigeant. |
koklamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Alice a reniflé le bouquet de fleurs. |
içgüdüsel olarak bilmek/hissetmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dès que Carmel a vu le visage d'Anne, elle a su instinctivement que quelque chose n'allait pas. |
içe çekilen hava, nefes
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) En reniflant une fois le ragoût qu'il préparait, Carl fut convaincu qu'il ferait peut-être mieux d'aller manger dehors. |
pis kokmak, kötü kokmak, fena kokmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Pouah ! Ça pue dans la salle de bain. Tu devrais ouvrir une fenêtre. Öf! Tuvalet çok pis kokuyor. Bir pencere açsan iyi olur. |
hissetmekverbe pronominal (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ma grippe tire à sa fin mais je me sens encore un peu faible. |
(gibi) hissetmekverbe pronominal (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Je me suis senti vraiment stupide quand elle a relevé ma faute. |
hasta, rahatsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je ne peux pas venir au bureau aujourd'hui, je suis malade. Maria a amené le chiot malade chez le vétérinaire. |
hasta, rahatsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
biraz hasta(familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je pense qu'elle a attrapé la grippe : elle a l'air patraque. |
istenen(personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce que j'aime dans notre relation, c'est qu'il me donne l'impression que je suis désiré. |
pis kokmak(familier) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La vache ! Ce roquefort pue drôlement ! |
kötü birşeyle bilinmek(figuré) (mecazlı) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) L'immeuble de luxe puait le mauvais goût. |
sabunumsu
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
vücut kokusu(resmi olmayan dil, kıs) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Wow, quelqu'un ici a de sacrées odeurs corporelles. |
kokusunu almaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu as senti l'odeur de son nouveau parfum ? |
kendini evinde hissettirmek(birisine) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
hastalanmaklocution verbale (mois fort, moins long) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Hier, je me suis sentie tellement mal que je n'ai pas pu aller travailler. |
enerjisi olmaklocution verbale (familier) (bir şeyi yapmak için) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je me sens si fatigué que je ne me sens même pas d'aller à la fête. |
kendini rahat hissetmekverbe pronominal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) C'est un village très accueillant : je m'y sens à l'aise (or: je m'y sens chez moi). |
önem vermek, önemsemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si vous vous sentez concerné, vous ferez un don à la cause. |
kendini suçlu hissetmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le père s'en voulut quand une réunion d'affaires l'empêcha de voir le récital de danse de sa fille. |
daha sağlıklı hissetmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je me sens beaucoup mieux depuis que j'ai perdu du poids. |
üzgün olmak, kederli olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Après ce qui t'est arrivé, il n'est pas étonnant que tu te sentes déprimé. |
keyifli olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je me sens bien maintenant que mes examens sont finis. Le printemps me fait toujours me sentir bien. |
hastalanmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il y a des chances que tu tombes malade à l'étranger. |
etkisini göstermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le tranquillisant devrait commencer à faire effet dans quelques minutes. |
sağlıklı, iyiadverbe (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle se sent bien aujourd'hui, bien qu'elle se soit sentie très mal ces derniers jours. Kaç gündür kendisini çok kötü hissediyordu, bugün ise sağlıklı (or: iyi) görünüyor. |
çok heyecanlı olmakverbe pronominal (familier) (bir şey için) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quand il me serre fort contre lui, je me sens toute chose. |
daha iyi hissetmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je me sens mieux maintenant que je sais qu'il est à la maison sain et sauf. |
suçluluk duymak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
çok üzgün
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Fiona se sentait mal d'avoir rompu avec Charles, mais elle ne l'aimait plus. |
kendinden emin olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sue se sentait confiante en allant à son entretien. |
önem vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je me sens concerné par le problème du réchauffement climatique. |
(birisinin derdini, vb.) anlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
utanmak, çekinmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ruth était embarrassée d'admettre qu'elle avait menti. |
-e üzülmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
iyiadjectif (psychologiquement) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Vous vous sentez bien ? Vous m'avez l'air stressé aujourd'hui. İyi misin? Bugün stresli görünüyorsun. |
kendini iyi hissetmemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je ne me sens pas bien depuis que j'ai mangé ces huîtres. |
başlamakverbe transitif (une grippe, une fièvre) (hastalık, yağmur, kar, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Mégane renifle beaucoup aujourd'hui, elle doit sentir une grippe venir. Je sens venir la tempête. |
ıssız, yalnızverbe pronominal (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La ville est un lieu où l'on peut se sentir seul et très isolé. |
yabancı, yabancı gibilocution verbale (his) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je me sens mal (or: Je ne me sens pas bien) ici. |
tadını almakverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'apprécie énormément la texture des aliments, mais je ne sens pas le goût. |
duygulandırmakverbe pronominal (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Karen se sentit obligée de recueillir les chiens abandonnés. |
Fransızca öğrenelim
Artık sent'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
sent ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.