Fransızca içindeki fit ne anlama geliyor?

Fransızca'deki fit kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte fit'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Fransızca içindeki fit kelimesi görev/iş yapmak, işle meşgul olmak, yaratmak, yapmak, yapmak, halletmek, (olarak) çalışmak, iş yapmak, hazırlamak, neden olmak, sebep olmak, yol açmak, davranmak, hareket etmek, yapmak, olmak, üretmek, neden olmak, sebep olmak, çalışmak, hazırlamak, çaba sarfetmek, çaba göstermek, pişirmek, yapmak, yazmak, katetmek, dekore etmek, dekorasyon yapmak, yolculuk etmek, yaratmak, oluşturmak, düzeltmek, oluşturmak, yapmak, yapmak, yaratmak, oluşturmak, yer almak, harekete geçmek, yapmak, inşa etmek, imal etmek, imalat yapmak, yapmak, meydana getirmek, yapmak, eşit olmak, tutarında olmak, tutmak, başvurmak, başarmak, binmek, yapmak, sarf etmek, harcamak, bavulunu hazırlamak, valizini hazırlamak, tamamlamak, çalmak, ile meşgul olmak, başlamak, zaman harcamak, eşitlemek, takınmak, delik açmak, binme, biniş, azmetmek, işaret etmek, vazifesini görmek, (görevini) üstlenmek, yapmak, atmak, dua etmek, gülücük yapmak, adım atmak, iş çevirmek, atış yapmak, oyuk açmak, yapma, eşit olmak, kahve yapmak, hazırlamak, satın almak, parti vermek, davet vermek, numara yapmak, numarası yapmak, -meli, -malı, genişletmek, esnetmek, ikna etmek, razı etmek, zorla yaptırmak, -ebilmek, -abilmek, yeterli gelmek, yetmek, yaptırmak, -ecek, -acak, aramak, bakmak, yeltenmek, başlamak, -e bakmak, yaptırmak, yaptırmak, ettirmek, yapmak, baştan çıkarmak, yapmak, heyecanlı, dikkatli, zor beğenen, müşkülpesent, seçici, belirsiz, kesin olmayan, güvenen, güven dolu, düzenli olarak, muntazaman, kazara, kasıtsız olarak, gayri ihtiyari, istemeyerek, istemeden, çekilmez bir şekilde, nasılsınız, bisiklet, yürüyüş, yürüme, dağda, vb. yürüyüş, hiking anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

fit kelimesinin anlamı

görev/iş yapmak, işle meşgul olmak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Qu'est-ce que tu fais cette après-midi ? Quand Peter a pris sa retraite, il ne savait pas quoi faire toute la journée.

yaratmak, yapmak

verbe transitif (créer) (bir şeyi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
En tant qu'artiste il faisait des choses fabuleuses avec des restes de métal. Quelle belle peinture ; c'est toi qui l'as faite ?

yapmak, halletmek

verbe transitif (une tâche,...)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Je vais faire la vaisselle, puisque tu as cuisiné.
Yemeği sen pişirdin, bulaşıkları da ben hallederim.

(olarak) çalışmak, iş yapmak

verbe transitif (métier)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Que faites-vous dans la vie ? La mère de George est chauffeur de bus ; je ne sais pas ce que fait son père.

hazırlamak

verbe transitif (un gâteau,...)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ma mère veut faire un gâteau pour ma fête.

neden olmak, sebep olmak, yol açmak

(du bruit, un trou,...)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Les chiens ont fait du vacarme dans la rue.
Köpekler, sokakta kargaşaya neden oldular.

davranmak, hareket etmek

verbe intransitif

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Faites ce que je dis, pas ce que je fais.

yapmak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Fais comme cela avec les mains.

olmak

verbe intransitif (temps, météo) (soğuk, sıcak)

Il fait froid aujourd'hui ; prends un bonnet et des gants.

üretmek

verbe transitif (fabriquer)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le couturier pouvait faire six robes par jour.

neden olmak, sebep olmak

verbe transitif (causer)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
La drogue peut faire beaucoup de dégâts.

çalışmak

verbe transitif (étudier)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Nous n'avons pas encore fait de trigonométrie.

hazırlamak

(préparer : la cuisine, animation,...)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Moi, je ferai le repas et Julien, la déco.

çaba sarfetmek, çaba göstermek

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Qu'importe que tu aies l'examen ou pas ; fais de ton mieux.

pişirmek

verbe transitif (cuisiner)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Je vais faire un rôti ce week-end.

yapmak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
On ne fait pas ce genre de choses ici.

yazmak

verbe transitif (écrire)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Sa prochaine idée est de faire un livre sur l'histoire de Wimbledon.

katetmek

verbe transitif (parcourir)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Nous avons fait cinq cents miles en deux jours.

dekore etmek, dekorasyon yapmak

verbe transitif (décorer)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ils ont fait la chambre du bébé en jaune, au cas où.

yolculuk etmek

verbe transitif (visiter)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Nous allons faire la Côte d'Azur cet été.

yaratmak, oluşturmak

verbe transitif (un bébé)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Faisons un bébé !

düzeltmek

verbe transitif (un lit) (yatak, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Les filles doivent faire leur lit tous les matins.

oluşturmak

verbe transitif (établir : une loi,...)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le corps législatif fait les lois.

yapmak

verbe transitif (une erreur, une faute) (hata, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
J'ai fait une erreur en dépensant cet argent.

yapmak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Qu'est-ce qui fait un bon écrivain ?

yaratmak, oluşturmak

(un commentaire)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La prochaine fois, abstiens-toi de faire un commentaire.

yer almak

(les gros titres) (haber programında, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
La catastrophe a fait les gros titres du soir.

harekete geçmek

verbe transitif (à l'impératif)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Ne reste pas assis là comme ça, fais quelque chose !

yapmak, inşa etmek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Les enfants ont fait (or: ont construit) des maisons avec leurs cubes.
Çocuklar, oyuncak bloklardan evler yaptılar.

imal etmek, imalat yapmak

verbe transitif (un produit,...)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Cette usine fabrique des verrous.
O fabrika, cıvata imalatı yapmaktadır.

yapmak, meydana getirmek

verbe transitif (un vêtement,...)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Les artisans ont fabriqué (or: ont confectionné) des chapeaux à partir de feuilles de palmier.
Dokumacılar, palmiye yapraklarından şapka yaptılar.

yapmak

verbe transitif (un discours) (konuşma, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Tous les candidats ont fait (or: ont prononcé) des discours.

eşit olmak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Deux et deux font quatre.

tutarında olmak, tutmak

(familier)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
C'est sept dollars.

başvurmak

(du mal)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Ils se sont donné beaucoup de mal pour arriver à l'heure.

başarmak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Mon licenciement va me permettre d'avoir du temps pour faire des choses dans la maison.

binmek

(du vélo, de la moto) (bisiklete)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je fais du vélo tous les jours.
ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Okula hergün bisikletle gidiyor.

yapmak

(yaramazlık, kötü bir şey)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

sarf etmek, harcamak

(des efforts) (emek, çaba)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Tu ne devrais pas faire autant d'efforts pour ses projets.
Onun projeleri için bu kadar çok emek harcamamalısın (or: sarf etmemelisin).

bavulunu hazırlamak, valizini hazırlamak

verbe transitif (ses valises)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Tu as déjà fait tes valises ?

tamamlamak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
J'ai tellement de travail à faire cette semaine, je ne sais pas comment je vais tout faire ! // J'ai encore beaucoup de révisions à faire avant l'examen.

çalmak

(courant : un accord)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Comment est-ce que tu fais un accord de do à la guitare ?

ile meşgul olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

başlamak

verbe transitif (un voyage)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
J'ai hâte de faire ce voyage.

zaman harcamak

verbe transitif (travailler) (iş için)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
J'ai fait 15 heures aujourd'hui.

eşitlemek

verbe transitif (Sports : match nul) (oyun, maç, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ils ont fait match nul grâce au dernier point.
Son golle birlikte maç eşitlendi.

takınmak

(une tête spécifique) (tavır, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Mon chien fait toujours un tête triste quand il veut à manger.

delik açmak

verbe transitif (un trou)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Jim a fait un trou dans son pull.

binme, biniş

verbe transitif (du vélo, de la moto)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
La façon étrange dont Alan faisait du vélo lui a valu de nombreux regards.

azmetmek

verbe transitif (au futur de l'indicatif)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
"Depuis notre premier rendez-vous, je veux l'épouser, et je le ferai", pensa-t-il.

işaret etmek

verbe transitif (signe à [qqn])

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Essayant de ne pas faire de bruit, il lui a fait signe de s'approcher.

vazifesini görmek, (görevini) üstlenmek

verbe transitif (personne)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il a fait le secrétaire pendant cette réunion et a pris des notes.
Bu toplantıda sekreterlik görevini üstlenerek toplantı notlarını tuttu.

yapmak

verbe transitif (des achats) (getir götür işleri)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
J'ai quelques courses à faire.

atmak

verbe transitif (un saut périlleux,...) (takla, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Marla faisait des sauts périlleux sur la pelouse.

dua etmek

(une prière)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il est allé à l'église et a fait une prière à la Vierge Marie.

gülücük yapmak

verbe transitif (un sourire)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Elle a fait un large sourire quand elle a gagné le match.

adım atmak

verbe transitif (un pas)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Il fit trois pas sur la gauche.

iş çevirmek

verbe transitif (une bêtise,...)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ne fais pas de blagues stupides pendant le dîner.

atış yapmak

verbe transitif (Golf)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
J'ai fait 69 hier !

oyuk açmak

verbe transitif (un trou)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

yapma

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il est plus difficile d'accomplir l'action que d'en parler.
İşi yapmak sadece konuşmaktan çok daha fazla çaba gerektirir.

eşit olmak

(Mathématiques : résultat)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Deux et deux font (or: égalent) quatre.
İki ile iki eşittir dört.

kahve yapmak

verbe transitif (du thé, du café)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Holly a préparé de la tisane pour ses invités.

hazırlamak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je vais faire quelques milkshakes à la fraise.

satın almak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'argent ne fait (or: procure) pas le bonheur.

parti vermek, davet vermek

verbe transitif (une fête)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
On a fait (or: organisé) une fête pour notre nouvelle maison.

numara yapmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Elle n'était pas vraiment blessée : elle simulait seulement.

numarası yapmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Elle a feint la surprise en apprenant la nouvelle même si elle était déjà au courant.

-meli, -malı

(obligation morale)

Je dois finir mes devoirs.
Ödevimi bitirmeliyim.

genişletmek, esnetmek

verbe pronominal (chaussures)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Les chaussures seront à la bonne taille une fois qu'elles se seront faites.

ikna etmek, razı etmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Je l'ai persuadé de me donner une augmentation.
Maaşımı artırması için patronu ikna ettim.

zorla yaptırmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Mes parents me font manger des légumes.

-ebilmek, -abilmek

locution verbale

J'ai l'occasion d'aller à Paris cet été.
Bu yaz Paris'e gidebileceğim.

yeterli gelmek, yetmek

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il est allé jusqu'à la supplier à genoux de ne pas le quitter.

yaptırmak

locution verbale

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il me fait tout le temps rire.

-ecek, -acak

locution verbale (futur) (gelecek)

Jake va nettoyer la salle de bains plus tard.

aramak, bakmak

(iş, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Richard cherchait à trouver un travail à l'usine du coin.

yeltenmek

locution verbale (bir şeyi yapmaya)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Jake allait retirer un cheveu sur la joue de Leah, mais celle-ci s'est retournée juste à ce moment-là.

başlamak

locution verbale

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Commençons à peindre avant qu'il ne fasse trop sombre pour y voir quoi que ce soit.

-e bakmak

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Cette maison a cinq fenêtres qui donnent sur la rue.

yaptırmak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Je dois faire réparer ma voiture.

yaptırmak, ettirmek

verbe transitif

Je dois faire réparer ma voiture.
Arabamı tamir ettirmem gerekiyor.

yapmak

verbe pronominal (un nom) (isim, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Bill essaie de se faire un nom dans les affaires.

baştan çıkarmak

verbe pronominal (vulgaire)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il peut essayer de se la faire, mais il n'y arrivera pas.

yapmak

(etki, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ce match de rugby a fait beaucoup de dégâts à la pelouse.

heyecanlı

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

dikkatli

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Je suis un conducteur prudent.

zor beğenen, müşkülpesent, seçici

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Max est difficile en matière de nourriture.

belirsiz, kesin olmayan

(événement, temps,...) (resmi olmayan dil)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

güvenen, güven dolu

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

düzenli olarak, muntazaman

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
L'opposition monte régulièrement dans les sondages d'opinion et il y a de fortes chances qu'elle remporte les prochaines élections.

kazara

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

kasıtsız olarak, gayri ihtiyari

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

istemeyerek, istemeden

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

çekilmez bir şekilde

adverbe

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

nasılsınız

(resmi dil)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
Enchanté. Je suis ravi de vous rencontrer.

bisiklet

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Le vélo, c'est dangereux sur des routes étroites.

yürüyüş, yürüme

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Marcher fait économiser de l'argent sur le prix du bus ou sur l'essence et c'est aussi un bon exercice.

dağda, vb. yürüyüş, hiking

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il aime la nature, la randonnée et le camping.

Fransızca öğrenelim

Artık fit'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.

Fransızca hakkında bilginiz var mı

Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.