Fransızca içindeki fines ne anlama geliyor?
Fransızca'deki fines kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte fines'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki fines kelimesi ince, son, (süre) son, gaye, amaç, amaç, gaye, maksat, ölüm, Son, ince, son, nihayet, ince, küçük parçalar halinde, parçacıklar halinde, son, bitiş, son, son bulma, keskin, duyarlı, hassas, ince dilimler halinde, (dilbilgisinde) takı, sonek, süre sonu, sürenin dolması, ince, zayıf, son, ölüm, ince, katkısız, halis, kaliteli, ölüm, kapanma, kapanış, som gümüşten yapılmış, çok zayıf, sıska, kibrit çöpü gibi, kılcal, zayıf, sıska, bitiş, en iyi kalitede, gurme, anlayışlı, kavrayışlı, zayıf, bitme, sona erme, bitiş, bitme, sonuç, son, bitiş, sonlanma, bitme, keskin, zeki, ince konuları anlayabilen, ömrün son demi, biçimi güzel, biçimli, düzgün, ince, dar, sona erdirmek, bitirmek, sonlandırmak, son, nihai, son, en iyi, tamamıyla, bütünüyle, oyun sonu, heyecanlı son, kökünden sökmek, söküp atmak, son aşama, şeffaf, transparan, sebep, neden, iptal etmek, aramak, arayıp taramak, bitiş (çizgisi, vb.), ince ve seyrek, herşey hazır/tamam, sonsuz, temelde, durmaksızın, ara vermeden, (makina, vb.) çok eski/bozulmaya yüz tutmuş olmak, son günlerini yaşamak, sonunda, okul sonrası, sonunda, ücra yer, herşey bittikten sonra, günün sonuna doğru, günün sonunda, geç bunları, iyi tatiller, iyi hafta sonları, iyi günler, hafta sonu, mezuniyet balosu, kıyamet günü, derin araştırma, hikâyenin tümü, zamansız ölüm, som gümüş, mutlu son, Noel tatili sezonu, sona ermek, bitmek, sona ermek, son vermek, bitirmek, sona erdirmek, sonlandırmak, son vermek, son vermek, bitmesini beklemek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
fines kelimesinin anlamı
inceadjectif (tranche) (dilim, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a coupé une fine tranche de jambon. |
sonnom féminin (conclusion) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'histoire m'a saisi du début à la fin. |
(süre) sonnom féminin (dans le temps) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous déménageons à la fin du mois. Ay sonunda taşınıyoruz. |
gaye, amaçnom féminin (résultat) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
amaç, gaye, maksat(but) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) À quelle fin accomplissons-nous tout cela ? Bütün bunları ne amaçla yapıyoruz? |
ölümnom féminin (mort) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il a eu une fin prématurée. |
Sonnom féminin (film) (kitap, film) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
inceadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le cadeau était attaché avec une fine bande de raphia. |
son, nihayetnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nos problèmes sont-ils sans fin ? Sorunlarımızın bir sonu yok mu? |
inceadjectif (tissu) (kumaş, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le tissu de cette écharpe est si fin (or: si léger) qu'on peut tout voir à travers. |
küçük parçalar halinde, parçacıklar halinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) L'oignon était finement haché. |
son, bitişnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les fans n'ont pas aimé la fin de la série. |
son, son bulma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
keskin, duyarlı, hassas(ouïe) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Shannon est dotée d'une ouïe fine. |
ince dilimler halinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
(dilbilgisinde) takı, sonek(d'une phrase) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
süre sonu, sürenin dolmasınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) À la fin de la réunion, le directeur a demandé à quelques personnes de rester. |
ince, zayıfadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a les cheveux fins. Çok ince saçları var. |
sonnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Je suis à la fin. Il ne me reste plus qu'à écrire une conclusion. |
ölümnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Si les renforts n'arrivent pas très vite, ce sera la fin. |
ince
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
katkısız, halis(vin) (şarap) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La France produit de nombreux vins fins. |
kaliteliadjectif (de grande qualité) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle a toujours servi des vins fins à ses réceptions. |
ölümnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il est resté fidèle jusqu'à la fin. |
kapanma, kapanışnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tu dois terminer avant la fin de la journée. |
som gümüşten yapılmışadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce sont des boucles d'oreille en argent fin (or: pur). |
çok zayıf, sıska, kibrit çöpü gibiadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kılcaladjectif (fissure) (çatlak, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
zayıf, sıskaadjectif (personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sa fine silhouette se détachait dans les rayons du soleil. |
bitişnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les votes prennent fin à 19 h 00. |
en iyi kalitede, gurme(repas) (yiyecek) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il est difficile de trouver les ingrédients pour certaines de ces recettes gastronomiques. |
anlayışlı, kavrayışlı(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
zayıf
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
bitme, sona erme(fin) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La dernière tâche marque l'achèvement du travail. Bu işin bitmesinden (or: sona ermesinden) önce yapılması gereken bir tek şey kaldı. |
bitiş, bitme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) À l'expiration (or: À l'échéance) de votre contrat, vous devez rendre tes clefs. |
sonuç(fin) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La conclusion devrait résumer l'ensemble du travail. Sonuç kısmı yazıyı kısaca özetlemelidir. |
son, bitiş, sonlanma, bitme(empire, souverain) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'arrivée des ordinateurs a entraîné la chute de la machine à écrire. |
keskin(lame, couteau) (bıçak, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est un couteau très aiguisé qui peut presque tout couper. |
zeki, ince konuları anlayabilen
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) John était subtil dans son approche des questions intellectuelles. |
ömrün son demi(figuré) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Elle arrive au crépuscule de sa vie. |
biçimi güzel, biçimli, düzgün
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
inceadjectif (muscle) (ince ve kuvvetli) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les athlètes avaient des muscles allongés (or: fins). Bayan sporcu ince kaslara sahipti. |
dar
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Au coin de la rue se trouvait un bâtiment élancé. |
sona erdirmek, bitirmek, sonlandırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle a mis fin à leur relation après deux mois. Genç kadın, iki ay geçtikten sonra erkek arkadaşıyla olan ilişkisini sona erdirdi. |
son, nihailocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Arrivés au générique de fin, la plupart des spectateurs pleuraient. |
sonnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'est la fin du monde tel que nous le connaissons. |
en iyi(vieilli) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'adore John Coltrane, c'est le nec plus ultra. |
tamamıyla, bütünüyleadverbe (nier, refuser) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle a dénié catégoriquement avoir déjà rencontré l'homme. |
oyun sonu(satranç) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
heyecanlı son(anglicisme) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'émission s'est terminée sur un cliffhanger, et les spectateurs ne sauront donc pas la fin avant la semaine prochaine. |
kökünden sökmek, söküp atmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La société s'est engagée à abolir ces pratiques déloyales. |
son aşama(süreç) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
şeffaf, transparanadjectif (textile) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le rideau extra-fin n'offre pas du tout d'intimité. |
sebep, neden(cause, origine) (altta yatan, mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
iptal etmek(un contrat) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'acteur veut rompre son contrat. |
aramak, arayıp taramak(mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ils fouillent toute la région à la recherche d'indices. |
bitiş (çizgisi, vb.)adjectif (ligne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Seulement quatre chevaux ont passé la ligne d'arrivée. |
ince ve seyrekadjectif (saç, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cet après-shampooing est idéal pour les cheveux fins et clairsemés. |
herşey hazır/tamam
Vous êtes tous fin prêts ? Alors allons-y ! |
sonsuzlocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
temeldeadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) En fin de compte (or: En définitive), la question est de savoir qui a le plus d'argent. Bu, temelde, kimin en çok parası olduğuyla ilgili bir meseledir. |
durmaksızın, ara vermeden(parler,...) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
(makina, vb.) çok eski/bozulmaya yüz tutmuş olmak, son günlerini yaşamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Cette vieille voiture a fait son temps. |
sonundalocution adverbiale (filmin, vb.) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je n'ai pas encore vu le film ; ne me dis pas ce qu'il se passe à la fin. |
okul sonrası
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Le professeur a fait rester Kyle après les cours pour qu'il finisse ses devoirs. |
sonunda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) À la fin du premier chapitre, j'avais déjà deviné la solution du mystère. D'habitude, je suis épuisé à la fin de la journée. |
ücra yer
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Richard vit au milieu de nulle part (or: au fin fond de nulle part). |
herşey bittikten sonra
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) En fin de compte (or: Au bout du compte), avoir un bébé est un choix personnel. |
günün sonuna doğrulocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nous sommes arrivés en fin de journée mais le personnel de l'hôtel a été très arrangeant. |
günün sonundaadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il est rentré chez lui à la fin de la journée. |
geç bunları
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) D'accord, il t'a larguée. Passe à autre chose ! Il y a plein d'autres hommes mieux que lui de toute façon. |
iyi tatiller
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Si l'on ne connaît pas la religion de quelqu'un, le mieux est de lui souhaiter de bonnes fêtes de fin d'année (or: de joyeuses fêtes). |
iyi hafta sonları
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Bon week-end et à lundi ! |
iyi günlerinterjection (commerçants surtout) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Merci, messieurs-dames. Bonne fin de journée ! |
hafta sonu
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai beaucoup travaillé cette semaine. J'ai hâte d'être en week-end ! Bu hafta sonu deniz kenarına gidiyoruz, Cuma günü işten sonra yola çıkacağız. |
mezuniyet balosu
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Est-ce que tu te souviens de qui tu as emmené au bal de promo en terminale ? |
kıyamet günü
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Certains groupes religieux pensent que le jour du jugement dernier aura bientôt lieu. |
derin araştırmanom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
hikâyenin tümünom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous ne saurons jamais le fin mot de l'histoire sur ce qu'elle a fait ce soir-là. |
zamansız ölümnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tiens-toi loin des alligators, ou tu connaîtras une mort prématurée ! Les personnages du dernier roman de John connaîtront tous une fin prématurée. |
som gümüşnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'aime bien ces boucles d'oreilles, mais vous les auriez en argent fin ? |
mutlu son(anglicisme) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ma mère n'aime que les films avec des happy ends. |
Noel tatili sezonunom féminin pluriel (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Beaucoup de gens se sentent plus généreux pendant les fêtes de fin d'année. |
sona ermek, bitmeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La soirée touchait à sa fin lorsque l'orchestre attaqua la valse finale. |
sona ermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tout le monde espérait que la guerre prendrait bientôt fin. |
son vermek, bitirmek, sona erdirmek, sonlandırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le patron a décidé que George n'était pas fait pour ce travail et a mis fin à son contrat. |
son vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les élèves trichent ; nous allons mettre un terme à cela tout de suite ! |
son vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sa chute a mis fin à sa carrière de skieur. |
bitmesini beklemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
Fransızca öğrenelim
Artık fines'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
fines ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.