İngilizce içindeki greener ne anlama geliyor?

İngilizce'deki greener kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte greener'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki greener kelimesi yeşil renk, yeşil, yeşil, yeşil, çevre dostu, yeşil, Yeşil, Yeşiller Partisi, kıskançlıktan çatlamak, hasetten çatlamak, yeşillik, ham, olmamış, solgun, cansız, acemi, toy, genç, yaş, egzersiz sahası, yeşil saha, köy meydanı, yeşil ışık, para, esrar, yeşermek, yeşile döndürmek, yeşil fasulye, yeşil kuşak, yeşil kart, yeşil ışık, yeşil ışık, izin vermek, yeşil soğan, taze soğan, yeşil biber, yeşil çay, bitki yetiştiriciliğinden iyi anlama/bahçıvanlık yeteneği, kıskanç, açık yeşil, limon yeşili, fıstık rengi, grimsi yeşil, grimsi yeşil renk, çimlik alan, çim parkı anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

greener kelimesinin anlamı

yeşil renk, yeşil

noun (color)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Green is my favourite colour.

yeşil

adjective (in color)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The green grass was blowing in the wind.
Yeşil çimenler rüzgarda salınıyordu.

yeşil

adjective (verdant, natural) (alan, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The city set aside a green area where no development was allowed.

çevre dostu, yeşil

adjective (figurative (eco-friendly)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The candidate always talked about green issues. The government is introducing some new green policies to protect the environment.

Yeşil

noun (politics: member of the Green Party) (Yeşil Parti üyesi)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Of the candidates in the upcoming local election, only one is a Green.

Yeşiller Partisi

plural noun (figurative (politics: Green Party)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The Greens are usually small political parties in Europe.

kıskançlıktan çatlamak, hasetten çatlamak

adjective (figurative (envious) (mecazlı)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
She was green with envy about his new car.

yeşillik

plural noun (leafy vegetables) (sebze)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
You need to eat your greens! How about a salad?

ham, olmamış

adjective (unripe) (meyve, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The bananas were still green. Maybe they will be ripe enough to eat in a couple of days.

solgun, cansız

adjective (sickly in complexion)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
You should lie down. You're looking a little green.

acemi, toy

adjective (figurative (immature, naïve) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The basketball player is still green, but will definitely get better as he matures.

genç

adjective (figurative (fresh, youthful) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
She is still green at the moment, but the pressures of motherhood may change her.

yaş

adjective (wood: unseasoned) (tahta)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Green wood is softer than seasoned timber.

egzersiz sahası

noun (golf: putting area) (golf)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The golfer got to the green in just two strokes, then putted the ball in.

yeşil saha

noun (grassy area for other sports)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The students are playing croquet on the green.

köy meydanı

noun (village square)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
There is a festival today on the village green.

yeşil ışık

noun (traffic light) (trafik)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
You must not drive until the green shows.

para

noun (US, uncountable, slang (money)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Do you have any green on you? I don't have a cent to pay for this.

esrar

noun (uncountable, slang (marijuana) (uyuşturucu)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
This green is cheap, but I like it!

yeşermek

intransitive verb (become green)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The grass greened a couple of days after the rain.

yeşile döndürmek

transitive verb (make green)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Years of rain had greened the church roof.

yeşil fasulye

plural noun (legume: French bean)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The African nation of Burkina Faso produces green beans for export to Europe.

yeşil kuşak

noun (land: conservation area)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The need for housing puts the biggest strain on planners to build in the green belt.

yeşil kart

noun (US (residence permit)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I wanted to live and work in the States but couldn't get hold of the necessary green card.

yeşil ışık

noun (traffic signal: go) (trafik)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We'll never make it to the green light in time.

yeşil ışık

noun (figurative (authorization to begin)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Today we got a green light from the director to begin the new project. The committee gave my project the green light.

izin vermek

transitive verb (figurative (authorize)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The Federal Aviation Administration has green-lighted a request to extend the airport runway.

yeşil soğan, taze soğan

noun (scallion)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yeşil biber

noun (green capsicum, green bell pepper)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yeşil çay

noun (Oriental herbal tea)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
My sister loves green tea with a slice of lemon.

bitki yetiştiriciliğinden iyi anlama/bahçıvanlık yeteneği

noun (US, figurative (skill at gardening) (mecazlı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
My mother has a green thumb: everything she touches grows well.

kıskanç

adjective (figurative (envious)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

açık yeşil

noun (pale green colour)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

limon yeşili

noun as adjective (acid green)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Lisa had her car spray-painted a garish lime color.

fıstık rengi

noun (color: pale green)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Kent painted the walls pistachio.

grimsi yeşil

adjective (grayish-green)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I prefer the sage curtains; the lime-green ones are too bright.

grimsi yeşil renk

noun (color: grayish-green)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Sage is a calming colour, perfect for bathroom walls.

çimlik alan, çim parkı

noun (park or common in a village)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
In the early 1950s, a fun fair was an annual event on the village green.

İngilizce öğrenelim

Artık greener'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

greener ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.