İngilizce içindeki cutting ne anlama geliyor?

İngilizce'deki cutting kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte cutting'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki cutting kelimesi kesme, kesiş, gazete kupürü, aşı dalı, (söz) incitici, kırıcı, kesen, kurgu, at üzerinde sığır gütme, kesmek, kesmek, kesmek, kesmek, kesi yapmak, kesmek, kısaltmak, azaltmak, kısaltmak, indirmek, düşürmek, batmak, kesik, yara, kes!, kesme işlemi, kesinti, kesinti, pay, geçiş, versiyon, kesim, biçim, seçme, darbe, elektrik kesintisi, kırıcı söz, parça, kısım, vuruş, oyundan çıkarma, dilimlemek, dilimlenmek, kesmek, incitmek, kesmek, kesmek, yön değiştirmek, geçiş yapmak, başka sahneye geçmek, gölge düşürmek, kesmek, bölmek, kesmek, kesmek, kesmek, kapatmak, kesişmek, incitmek, kırmak, keserek şekil vermek, yol açmak, kesmek, , baş etmek, başa çıkmak, asmak, sulandırmak, su katmak, kısırlaştırmak, diş çıkarmak, kamçılamak, en önde, paralel editleme, ortak, (mutfakta kullanılan) doğrama tahtası, en modern, en ileri aşama, en son safha anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

cutting kelimesinin anlamı

kesme, kesiş

noun (act of cutting [sth])

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
A lot of cutting and pasting happens in a kindergarten classroom.

gazete kupürü

noun (often plural (newspaper clipping)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Arnold kept a scrapbook of all the cuttings from his long career as a newspaperman.

aşı dalı

noun (stem, etc., for planting) (bitki)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Grace took a cutting from my garden to plant in her own.

(söz) incitici, kırıcı

adjective (figurative (remark: hurtful)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The reviewer had some cutting things to say about the aging soprano.

kesen

adjective (used for cutting)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Always keep fingers away from the cutting edge of a knife.

kurgu

noun (radio, TV editing) (Tv, radyo programı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The sitcom episode is in the cutting stage, but it should be available soon.

at üzerinde sığır gütme

noun (horseriding event) (binicilik gösterisi)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Drake won ribbons in cutting and roping at the last competition.

kesmek

transitive verb (chop, slice [sth])

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
She cut the string and opened the package.

kesmek

transitive verb (slice into [sth/sb])

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The doctor cut the patient to begin his surgery.

kesmek

(chop up, slice [sth])

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The mother cut her daughter's dinner into small pieces.

kesmek, kesi yapmak

(slice [sth] with a knife, etc.) (tıp)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The surgeon cut into the patient's chest.

kesmek, kısaltmak

transitive verb (hair: trim) (saç, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
My hair is getting too long, so I'll need to cut it soon.
Saçlarım çok uzadı, yakında kesmem (or: kısaltmam) gerekiyor.

azaltmak, kısaltmak

transitive verb (figurative (time, text: reduce)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
We need to cut some time off the length of this speech.
Bu konuşmanın süresini biraz kısaltmamız gerekiyor.

indirmek, düşürmek

transitive verb (figurative (prices: reduce) (fiyat, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The supermarket chain is cutting its prices in order to attract more customers.

batmak

(dig: into skin, etc.)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The handle of the shopping bag was cutting into his fingers.

kesik, yara

noun (incision)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The cut was four centimetres long.
Kesik dört santimdi.

kes!

interjection (cinema: stop filming) (sinema)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
Cut! Let's redo this scene.

kesme işlemi

noun (act of cutting)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The cut took less than a second to perform.

kesinti

noun (figurative, often plural (reduction)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The budget cuts ended some important programmes.
Fiyatlarınıza tenzilât uygulayacak mısınız?

kesinti

noun (excerpt edited out)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The editor made so many cuts that the film became half its original length.

pay

noun (portion)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Your cut will be about five hundred pounds.

geçiş

noun (cinema: transition) (sinema)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The cut from one scene to another was well done.

versiyon

noun (cinema: version) (sinema)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Which cut of this scene should we use? I like the first one.

kesim, biçim

noun (shape, style)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I like the cut of that dress.
Şu elbisenin kesimi hoşuma gitti.

seçme

noun (selection)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The player made the first cut, and hoped to be selected for the team.

darbe

noun (baseball)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
His curve ball has a wicked cut.

elektrik kesintisi

noun (power)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The power cut lasted for six hours.

kırıcı söz

noun (hurtful remark)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
She hurt him with a nasty cut directed at his mother.

parça, kısım

noun (meat) (et)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Which cut of meat would you recommend for a stew?
Güveç için etin hangi kısmını kullanmamızı tavsiye edersin?

vuruş

noun (whip)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
You could hear the cut of the lion tamer's whip.

oyundan çıkarma

noun (sports: removal of players) (spor)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

dilimlemek

intransitive verb (be able to slice)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Does this knife cut well?

dilimlenmek

intransitive verb (undergo slicing)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The soft cheese cuts well, and does not crumble.

kesmek

intransitive verb (do the cutting) (bıçak)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
This knife cuts cleanly.

incitmek

intransitive verb (hurt)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ouch. The news that he got remarried really cuts.

kesmek

intransitive verb (cards: divide pack) (iskambil destesi)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I'll shuffle the cards and Henry can cut.

kesmek

intransitive verb (cards: choose dealer) (iskambil destesi)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Let's cut, and the person with the highest card can deal.

yön değiştirmek

intransitive verb (change direction suddenly)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The basketball player cut to the right and shot the ball.

geçiş yapmak, başka sahneye geçmek

(cinema: make abrupt transition) (sinema)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
It showed the scene of the child playing and then cut to the war scene.

gölge düşürmek

(figurative (detract from) (mecazlı)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
This recession is really cutting into my luxury lifestyle!

kesmek, bölmek

(conversation: interrupt) (konuşmayı, sohbeti)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Roger apologized for cutting into our conversation, but said that he had some urgent news.

kesmek

transitive verb (flower: snip the stalk of) (çiçeğin sapını)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
He cut some flowers to take to his girlfriend.

kesmek

transitive verb (slang, figurative (omit, cease)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Please cut the jokes. Just tell us what happened.
Şakayı kes. Bize neler olduğunu anlat.

kesmek, kapatmak

transitive verb (figurative, informal (turn off, stop) (mecazlı)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Cut the music. We need to talk for a while.
Müziği kapatın. Biraz konuşmamız gerekiyor.

kesişmek

transitive verb (intersect)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The railway line cuts the highway just beyond the town.

incitmek, kırmak

transitive verb (figurative (cause pain) (mecazlı)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Your remark really cut me badly.

keserek şekil vermek

transitive verb (shape, sculpt)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The stonemason will cut the granite into stepping stones.

yol açmak

transitive verb (path, swathe: create, make)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
He cut a path through the field of corn with his tractor.

kesmek

transitive verb (cards, pack: divide) (iskambil destesi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Do you want to cut the deck, or should I just deal now?

transitive verb (golf: slice)

If you cut the ball, it will go into the trees.

baş etmek, başa çıkmak

transitive verb (slang, figurative (cope) (mecazlı)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
If you can't cut the pressure, just go away before we begin to work.

asmak

transitive verb (US, slang, figurative (skip) (dersi, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The student cut class on Tuesday to go to the lake.

sulandırmak, su katmak

transitive verb (alcohol, drug: dilute)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Some bartenders cut the vodka with water.

kısırlaştırmak

transitive verb (animal: castrate)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
We need to cut those calves before next week.

diş çıkarmak

transitive verb (colloquial (baby: grow teeth) (bebek)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The baby cried all night when he cut his teeth, and his poor father couldn't sleep either.

kamçılamak

transitive verb (whip: crack)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The lion tamer cut the whip with a loud crack.

en önde

adverb (figurative (at the forefront) (mecazlı)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

paralel editleme

noun (film: jump cuts) (film)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

ortak

adjective (issue, concern: intersecting) (sorun, kaygı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

(mutfakta kullanılan) doğrama tahtası

noun (surface for chopping food)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Don't cut the meat directly on the counter. Please use the cutting board.

en modern

noun as adjective (figurative (advanced)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
This cutting-edge hydrogen motor will revolutionize the auto industry.

en ileri aşama, en son safha

noun (forefront of [sth])

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Cosmology is the cutting edge of modern science.

İngilizce öğrenelim

Artık cutting'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

cutting ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.