İngilizce içindeki common ne anlama geliyor?
İngilizce'deki common kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte common'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki common kelimesi yaygın, sık rastlanan, müşterek, ortak, sıradan, umumi, adi, bayağı, alelade, değersiz, yaygın, adi, rütbesiz, halka açık yer, hak, kafeterya, ortak yemek salonu, ortak yemek, MS, nezle, soğuk algınlığı, kamu yararı, kamu menfaati, ortak nokta, herkesçe bilinen gerçek, örf ve adet hukuku, avam, genel uygulama, sağduyu, aklıselim, cins/safkan olmayan hayvan, işçi sınıfı, adi hisse senedi, alelade hisse senedi, ortak birşeyi olmamak, ortak/benzer hiçbir şeyi olmamak, ortak şeylere sahip olmak, ortak, (ortak bir amaç için) birisiyle birlikte hareket etmek/işbirliği yapmak, hatmi anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
common kelimesinin anlamı
yaygın, sık rastlananadjective (frequent) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Crime is a common occurrence in big cities. Yüksek suç oranı büyük şehirlerde sık rastlanan (or: yaygın) bir olgudur. |
müşterek, ortakadjective (joint) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Our houses share a common fence. Evlerimizin arka bahçesi müşterek bir çitle çevrili. |
sıradanadjective (ordinary) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) There is no cure for the common cold. |
umumiadjective (public) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The government works for the common good. |
adi, bayağıadjective (vulgar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Such common behaviour is to be expected of one with no education. |
aleladeadjective (mediocre) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) This cup is made from common plastic. |
değersizadjective (inferior) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) It's just a common item, with nothing special about it. |
yaygınadjective (widespread) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) That opinion is quite common in this part of the world. |
adiadjective (notorious) (suçlu) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The police treated me like a common criminal. |
rütbesizadjective (without rank) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He is just a common worker - not the boss. |
halka açık yernoun (tract of land) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We ate lunch on the common. |
haknoun (law: right) (hukuk) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) All villagers have common of fishing in these waters. |
kafeterya, ortak yemek salonunoun (large dining room) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The students ate in commons every night. |
ortak yemeknoun (food served communally) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We have to be in the dining room at five o'clock for commons. |
MSnoun (written, abbreviation (Common Era) (Milattan Sonra) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Alfred the Great reigned from 871 to 899 CE. |
nezle, soğuk algınlığınoun (cold virus) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There's no cure for the common cold. |
kamu yararı, kamu menfaatinoun (benefit of everyone) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Being honest with each other is for the common good. |
ortak noktanoun (shared interests) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We started dating because we had a lot of common ground in our likes and dislikes. |
herkesçe bilinen gerçeknoun ([sth] that most people know) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) It was common knowledge among the staff that Bill had a drinking problem. Though Galileo was persecuted for saying this in the 17th century, it is now common knowledge that the earth orbits the sun. |
örf ve adet hukukunoun (legal system: custom) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
avamnoun (male commoner, without title) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) If a common man married the daughter of a nobleman, she would lose her title. |
genel uygulamanoun ([sth] customary, [sth] often done) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) It is common practice to speak softly in a library. It's common practice to shake hands in business affairs. |
sağduyu, aklıselimnoun (practical thinking) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He's an educated man, but he doesn't have much common sense. |
cins/safkan olmayan hayvannoun (animal: not purebred) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Breeding the common stock with purebreds improves the quality of the herd. |
işçi sınıfınoun (pejorative (person: working class) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) They're not in our class, dear. They come from common stock. |
adi hisse senedi, alelade hisse senedinoun (finance: share) (finans) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The company issues two classes of equity: common stock and preferred stock. |
ortak birşeyi olmamakverbal expression (have few similarities or shared interests) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The rich have little in common with the poor. |
ortak/benzer hiçbir şeyi olmamakverbal expression (have no similarities or shared interests) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) At first glance she seems to have nothing in common with her boyfriend. |
ortak şeylere sahip olmakverbal expression (have similarities or shared interests) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Luckily, they get on well as they have so many things in common. |
ortakadverb (shared, mutually) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) My best friend and I get on well because we have so many things in common. |
(ortak bir amaç için) birisiyle birlikte hareket etmek/işbirliği yapmakverbal expression (join forces) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The union made common cause with the government in an effort to keep the factory from leaving town. |
hatminoun (plant: species of mallow) (bitki) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) All parts of the marshmallow are used in herbal medicine. |
İngilizce öğrenelim
Artık common'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
common ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.