İngilizce içindeki Adam ne anlama geliyor?
İngilizce'deki Adam kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte Adam'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki Adam kelimesi adam, erkek, adam, adam, adam, herif, adam, erkek, adam, adam, herif, adam, adam, adam, erkek çalışan, erkek işçi, alet, adam, temsilci, (adam, çocuk, vb.) kaçıran kimse, kaçıran kişi, her birine, saldırgan adam, kaba adam, şişman adam, iyi, makul, çük kafalı, sik kafalı, kibar adam, centilmen erkek, efendi erkek, kaba/hayvan gibi adam, ayı, yaşlı adam, dede, adam asmaca oyunu, sert adam, cinayet, adam öldürme, atlı adam, atlı, uslanmaz, yola gelmez, iflah olmaz, adam olmaz, adam/çocuk kaçırma, cinayet, adam öldürme, seks düşkünü adam, şehvet düşkünü adam, kaba adam, güçlü/erkeksi (adam), deli/akıl hastası/kaçık adam, erkek adam, adam yerleştirmek, kasıtsız cinayet, kasıtsız adam öldürme, cinayet, adam öldürme, düzgün bir şekilde, kişi başına, adam başına, doğru/düzgün bir biçimde, iyi, güzel, alçak herif, aşağılık adam, pis herif, kardan adam, sıradan adam, süper adam, cani/vahşi adam, (romanda, vb.) kötü karakter, kötü adam, kurtadam, kurt adam anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
Adam kelimesinin anlamı
adam, erkeknoun (adult male) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The name's Chris? Is that a man or a woman? |
adamnoun (UK, AU, informal (guy, man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Jack's a friendly bloke. Everyone likes him. |
adamnoun (UK, informal (guy) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I like Geoff; he's a nice chap. |
adam, herifnoun (US, informal (guy) (resmi olmayan dil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I looked out of the window and saw some dude walking along the street. |
adamnoun (informal (man, boy) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There is a guy on the corner selling ice cream. |
erkek, adamnoun (person of male sex) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The police received a report of two males fighting. |
adam, herifnoun (informal (man, boy) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Hey, fella, can I borrow a dime? |
adamnoun (US, informal, Spanish (man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) That hombre over at the bar has been asking about you. |
adamnoun (person, individual) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) That man over there is the one who stole my purse. Şu karşıdaki herif amma da tipsiz, değil mi? |
adamnoun (UK, informal, dated (man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You never know what to expect from a cove like him. |
erkek çalışan, erkek işçinoun (male subordinate) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I have three men working on the project. |
aletnoun (person: tool) (kişi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The inmate is an instrument of the warden. |
adamnoun (dated, slang (man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Every jack is being drafted into the army. |
temsilcinoun (agent) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The sheriff didn't get any respect in the small town because he was seen as the limb of the government invading their town. |
(adam, çocuk, vb.) kaçıran kimse, kaçıran kişinoun (kidnapper) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The police asked the boy to give a description of his abductors. |
her birineadverb (each) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The old man gave the twins a pound apiece for washing his car. Yaşlı adam, arabasını yıkayan ikizlerin her birine bir pound verdi. |
saldırgan adamnoun (aggressive or violent man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He was a brute both on and off the football field. |
kaba adamnoun (dated (coarse man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) She only ever seems to go out with bullies and brutes. |
şişman adamnoun (US, pejorative, offensive, informal (fat man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The rude man called Joe a chunk. |
iyi, makuladjective (not bad, all right) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) We tried that new restaurant last night. They serve decent food; it's not fantastic, but it's quite nice. |
çük kafalı, sik kafalınoun (slang, vulgar (stupid male) (argo, saldırgan) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Some d***head left his car in my space. |
kibar adam, centilmen erkek, efendi erkeknoun (dated (gentleman) (modası geçmiş kullanım) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) That polite young man is a real gallant. |
kaba/hayvan gibi adam, ayınoun (figurative, pejorative (man: large) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Her husband is a gorilla of a man; he's over 6' tall and has huge muscles. |
yaşlı adam, dedenoun (figurative, pejorative, slang (any old man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) That old grandpa was driving 30 miles per hour on the freeway. |
adam asmaca oyununoun (word-guessing game) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The students play hangman to improve their spelling skills. |
sert adamnoun (role as [sb] mean) (rol) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) John played the role of the heavy in the play, so he had to yell a lot. |
cinayet, adam öldürmenoun (law: murder) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The man was arrested for committing homicide. |
atlı adam, atlınoun (man on horseback) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) A horseman approached the travelers menacingly. |
uslanmaz, yola gelmez, iflah olmaz, adam olmazadjective (impossible to discipline) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Incorrigible children do not obey their parents. |
adam/çocuk kaçırmanoun (abduction of person) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nancy never recovered from her kidnapping. |
cinayet, adam öldürmenoun (murder: of a person) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Investigators soon uncovered evidence of a killing. |
seks düşkünü adam, şehvet düşkünü adamnoun (lustful man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I'm not giving that old lecher my phone number! |
kaba adamnoun (coarse, boorish man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Some drunken lout is shouting outside in the street. |
güçlü/erkeksi (adam)adjective (man: strongly masculine) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Macho men are afraid of crying or showing their emotions. |
deli/akıl hastası/kaçık adamnoun (archaic (insane man) (eskil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The madman was given medication to cure him. |
erkek adamnoun (strong male) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ooh, look at his muscles! He's such a man! |
adam yerleştirmektransitive verb (military: position) (askeri) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) They manned the barricades to stop the enemy breaking through. |
kasıtsız cinayet, kasıtsız adam öldürmenoun (law: unintended killing) (hukuk) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) She was convicted of manslaughter and sentenced to 10 years. |
cinayet, adam öldürmenoun (crime: deliberate killing) (hukukta) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He was convicted of second-degree murder. İkinci derece cinayetten (or: adam öldürmeden) suçlu bulundu. |
düzgün bir şekildeadverb (informal (correctly, alright) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He can walk OK now. |
kişi başına, adam başınanoun (serving, person being served) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The luncheon will cost fifty dollars a plate. |
doğru/düzgün bir biçimdeadverb (correctly) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The machine seems to be working properly. |
iyi, güzeladverb (informal (well) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) This pen doesn't work right. Yeni aldığım televizyon adam gibi çalışmıyor. |
alçak herif, aşağılık adam, pis herifnoun (pejorative (person) (hakaret) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) "You snot!" Angela exclaimed when Nigel said he was leaving. |
kardan adamnoun (figure made from snow) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The snowman we made yesterday is starting to melt. Children love making snowmen. |
sıradan adamnoun (ordinary man) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
süper adamnoun (informal (person with superpowers) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The boy discovered that he was a superman who could move objects with his mind. |
cani/vahşi adamnoun (brute) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nathan believes in solving his problems with his fists; the man's a thug. |
(romanda, vb.) kötü karakter, kötü adamnoun (fiction: evil character) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The villain dies in a car crash at the end of the film. |
kurtadam, kurt adamnoun (mythology: wolfman) (mitoloji) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The film is about a teenage boy who turns into a werewolf when there is a full moon. |
İngilizce öğrenelim
Artık Adam'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
Adam ile ilgili kelimeler
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.