Fransızca içindeki étrange ne anlama geliyor?
Fransızca'deki étrange kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte étrange'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki étrange kelimesi esrarengiz, acayip, garip, tuhaf, acayip, ürkütücü, tüyler ürperten, tuhaf, acayip, garip, garip, tuhaf, acayip, garip, tuhaf, acayip, sıradışı, tuhaf ama ilginç, tuhaf, garip, acayip, acayip, garip, tuhaf, tuhaf, acayip, garip, doğaya aykırı, doğal olmayan, anormal, normal olmayan, anormal, tuhaf, garip, acayip, anormal, alışılmadık, garip, gizli, içten içe, acayip, tuhaf, garip, tuhaf, garip, acayip, tuhaf, garip, acayip, acayip, garip, tuhaf, garip, tuhaf, acayip, garip, tuhaf, acayip, tuhaf, acayip, garip, esrarengiz, acayip, garip, tuhaf, (kişi) tuhaf, acayip, garip, şüpheli, şüphe uyandıran, acayip, tuhaf, garip, dış, yabancı, yabancı, yabancı, yabancı, ecnebi, yalnız, yabancı, ecnebi, yabancı, birşeyin yabancısı olan kimse, yabancı, yabancı (kimse), yabancı, ecnebi, yabancı, dış, yabancı (uyruklu), ecnebi, bilinmedik, yabancı, tuhaf, garip, acayip, bilinmeyen, tanınmayan, yabancı anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
étrange kelimesinin anlamı
esrarengiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
acayip(coïncidence) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'ai retrouvé un vieil ami que je n'avais pas vu depuis des années sur Facebook, puis le lendemain, avant même qu'il ait vu mon message, on s'est croisés dans la rue ; c'était très étrange. |
garip, tuhaf, acayipadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'un des pâtisseries avait une forme étrange. Çöreklerden birinin şekli oldukça garipti (or: tuhaftı). |
ürkütücü, tüyler ürpertenadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le son des cloches avait une résonance inquiétante dans ce sombre cimetière. Soudain, j'ai vu une étrange lueur bleue venir de la fenêtre de la maison abandonnée. |
tuhaf, acayip, garipadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Patricia vit le vase traverser la pièce sans que personne n'y ait touché. « Voilà qui est étrange », se dit-elle. |
garip, tuhaf, acayip
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est étrange (or: bizarre) qu'elle ne soit pas allée directement chez elle après le travail. İşten sonra hemen eve gitmemesi çok tuhaf (or: garip) bir şey. |
garip, tuhaf, acayipadjectif (personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce type était assez étrange (or: bizarre). Il n'arrêtait pas de demander l'heure. Çok tuhaf bir adamdı. Bana saatin kaç olduğunu sorup durdu. |
sıradışıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le cyclope a l'air tellement étrange (or: bizarre) avec son œil unique sur le front. |
tuhaf ama ilginç
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tuhaf, garip, acayipadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il est resté à la maison un vendredi soir ? C'est bizarre (or: étrange). Bir cuma gecesini evde mi geçirmiş? Ne tuhaf şey! |
acayip, garip, tuhafadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le dessert était un plat bizarre avec du poisson. |
tuhaf, acayip, garipadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Un chat à trois pattes ? C'est bizarre ! |
doğaya aykırı, doğal olmayan, anormaladjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cet homme ressemble à mon père de façon troublante. Si je ne savais pas que Papa était mort depuis quinze ans, j'aurais juré que c'était lui ! |
normal olmayan, anormal
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) De la neige en juin est un phénomène inhabituel. |
tuhaf, garip, acayip, anormal(deneyim, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jouer dans la neige était une expérience inhabituelle pour les enfants. |
alışılmadık, garipadjectif (olay, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'était un accident insolite entre un monocycle et un bus. |
gizli, içten içeadjectif (sentiment, impression) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Perry ne pouvait pas s'empêcher de penser que son fils mentait. |
acayip, tuhaf, garipadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tuhaf, garip, acayip(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tuhaf, garip, acayipadjectif (personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Son nouvel ami étrange a les cheveux orange et les ongles bleus. |
acayip, garip, tuhaf(resmi olmayan dil) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il est impliqué dans une affaire louche concernant des voitures d'occasion. |
garip, tuhaf, acayipadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
garip, tuhaf, acayipadjectif (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ne t'approche pas de ce mec bizarre qui se parle à lui-même. |
tuhaf, acayip, garipadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est bizarre (or: étrange) de les avoir rencontrés pendant les vacances. Tatilde onlara rastlamamız tuhaftı. |
esrarengizadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nous avons entendu des bruits bizarres dehors. |
acayip, garip, tuhafadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'œuvre est fascinante, mais son installation est étrange. |
(kişi) tuhaf, acayip, garipadjectif (personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Un étrange individu porte un costume de clown en pleine rue. |
şüpheli, şüphe uyandıran
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il y a quelque chose de bizarre (or: louche) chez cet homme là-bas. |
acayip, tuhaf, garipadjectif (personne, chose) (kişi, nesne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce type est un peu bizarre (or: étrange). Allons ailleurs. |
dış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yabancı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il était dans une terre inconnue dont il ne parlait pas la langue. |
yabancı(kavram) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La macroéconomie reste un concept inconnu pour la plupart des gens. |
yabancı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yabancı, ecnebiadjectif (başka ülkeye ait) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Est-ce un vin étranger ou local ? Dış piyasalarda yatırımları mevcuttur. |
yalnız(figuré) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il est normal de se sentir étranger lorsqu'on est adolescent. |
yabancı, ecnebi(kişi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La ville n'avait pas l'habitude des étrangers, c'est pourquoi l'afflux de réfugiés causa d'énormes problèmes. |
yabancı, birşeyin yabancısı olan kimse
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yabancı(ülke) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle vit dans un pays étranger. |
yabancı (kimse)
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tout le monde voulait en savoir davantage sur l'étranger qui venait de s'installer au village. |
yabancı, ecnebi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les étrangers doivent notifier tout changement d'adresse auprès de la police. |
yabancıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce ministre s'occupe des relations étrangères depuis deux mois. |
dışadjectif (politique internationale) (diplomasi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le Président consacre beaucoup de temps aux affaires étrangères. |
yabancı (uyruklu), ecnebiadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'État a annoncé qu'il allait déporter la famille étrangère. |
bilinmedikadjectif (peu familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les coutumes étrangères des gens du coin embrouillaient Charlotte. |
yabancıadjectif (bir yere) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cette variété de plante est étrangère à la région. |
tuhaf, garip, acayip
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Manger des insectes nous est complètement étranger. |
bilinmeyen, tanınmayan, yabancı(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ma mère m'a toujours dit de ne jamais parler aux étrangers. |
Fransızca öğrenelim
Artık étrange'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
étrange ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.