İngilizce içindeki what goes around comes around ne anlama geliyor?

İngilizce'deki what goes around comes around kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte what goes around comes around'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki what goes around comes around kelimesi ne, hangi, olanı, ne, ne dedin, ne diyorsun(uz), ne, şeyi, ne için, ne diye, ne dereceye kadar, daha ne kadar, nereniz, neye, ne, ne, ne, ne kadar, değil mi, öyle değil mi, ne olursa olsun, ne olduğunu anlamak, düşünüp taşınmak, ortaya çıkarmak, istediğini yap, ne istersen onu yap, bence, benim fikrime göre, hak ettiğini almak, layığını bulmak, bil bakalım, nasıl, sormak, tam gereken/makbule geçen şey, bilmek, haberi olmak, (aslını) öğrenmek, (doğrusunu) öğrenmek, (gerçeği) bulmak, sözünde doğru olmak, ne olursa olsun, -e bakmaksızın, anlamak, kavramak, idrak etmek, çözüm bulmaya çalışmak, öyleyse ne/nedir, kime ne, ne olmuş yani, ne olur yani, ne haber, nasıl gidiyor, ne derecede, ne dereceye kadar, hayata bak/amma da güzel hayat, yazıklar olsun, bana ne ki, beni neden ilgilendirsin ki, ne iş yapıyorsun, ne önemi var?, ve başkaları/benzeri, ya, ayrıca, neler olacak?, nasıl olur da, ne, ne oluyor lan, ne oldu be, yapma ya, yapma be, bu ne böyle lan, bu da ne lan, ne bok, ne oluyor lan, ne oluyor be, ne halt, ne halt, ne bok, hadi bakalım, -den dolayı, nedir, ne oluyor, neler oluyor?, ne var, ne haber, adı neyse işte anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

what goes around comes around kelimesinin anlamı

ne

pronoun (question: tell me)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
What do you want to eat?
Ne yemek istiyorsun?

hangi

adjective (which)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
What make is your car? What colour is it?

olanı

pronoun (that which is) (olan şey anlamında)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
What surprises me is that the dog ever found its way home.
Şaşıtıcı olanı, köpeğin evin yolunu bulabilmesiydi.

ne, ne dedin

interjection (repeat what you said)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
What? I can't hear you.
Efendim? Ne demiştiniz?

ne diyorsun(uz)

interjection (expressing surprise) (şaşkınlık belirtir)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
What! You didn't really do that?
Hadi ya! Ona aşkını itiraf ettin demek! Aferin sana.

ne

pronoun (subject: questions) (soru)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
What is your name? What's your favourite colour?

şeyi

pronoun (object: that which)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
He did what I told him to do.

ne için, ne diye

adverb (to what extent?)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
What do you care?

ne dereceye kadar, daha ne kadar

adverb (to what degree?)

What will you suffer for that useless person you love so much?

nereniz

pronoun (health) (sağlık)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
What hurts? Is it your kidney?
Nereniz ağrıyor? Böbreğiniz mi?

neye

pronoun (character)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
What is he like? Can he be trusted?

ne

pronoun (identity) (kimlik)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
What is that?

ne

pronoun (occupation) (meslek, iş)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
What do you do for a living in the winter?

ne

pronoun (importance) (önem)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
What does it matter?

ne kadar

pronoun (how much?) (fiyat)

What is the price?

değil mi, öyle değil mi

pronoun (UK, dated (Don't you agree?)

She's an absolutely lovely girl, what!

ne olursa olsun

adverb (whatever happens)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
I'll remain happy come what may.

ne olduğunu anlamak

transitive verb (understand)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I just cannot comprehend what made you do it.

düşünüp taşınmak

transitive verb (try to decide)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The government is debating whether to hold a referendum on this topic.

ortaya çıkarmak

transitive verb (facts: ascertain)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
"We must determine what exactly happened that night," said Inspector Brown.

istediğini yap, ne istersen onu yap

verbal expression (do whatever you wish to do)

Since you've finished your work, do what you like for the rest of the day.

bence, benim fikrime göre

adverb (informal (in my opinion)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
I know you won't change, but for what it's worth, I think that skirt looks awful on you.

hak ettiğini almak

verbal expression (for good actions)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
If you follow the rules and obey all guidelines, you will get what you deserve.

layığını bulmak

verbal expression (for bad actions)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
If you deliberately break the rules and disregard authority, you will get what you deserve.

bil bakalım

interjection (informal (used to announce news)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
Guess what, I got the job!

nasıl

adverb (how)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

sormak

transitive verb (formal (with clause: ask)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I am writing to to inquire as to whether your company has any vacancies.

tam gereken/makbule geçen şey

noun (figurative, informal ([sth] needed and welcomed) (mecazlı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
A week's holiday in the sun was just what the doctor ordered.

bilmek, haberi olmak

transitive verb (be aware)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Does he know that we've arrived?
Geldiğimizi biliyor mu?

(aslını) öğrenmek, (doğrusunu) öğrenmek, (gerçeği) bulmak

(details, reasons: ascertain)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
After weeks of work, the detective finally learned who the killer was.
Dedektif, haftalar süren çalışmadan sonra nihayet katilin kim olduğunu öğrendi (or: buldu).

sözünde doğru olmak

verbal expression (speak sincerely)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Does he mean what he says, or is he just making an empty promise?

ne olursa olsun

adverb (whatever)

We need to get that money, no matter what!

-e bakmaksızın

expression (with clause: regardless of [sth])

Jason is always cheerful, no matter what life hands him.

anlamak, kavramak, idrak etmek

(be aware)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
He doesn't realize how important this is for me.
Bunun benim için önemini idrak edemiyor.

çözüm bulmaya çalışmak

verbal expression (try to find solution)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The mechanic said he'd see what can be done to repair my car.

öyleyse ne/nedir

interjection (informal (I don't care)

Okay, so I look fat in these jeans – so what?

kime ne

interjection (informal (who cares?)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
So you made a minor mistake! So what!

ne olmuş yani, ne olur yani

conjunction (it's irrelevant)

So what if I enjoy a beer now and then?

ne haber, nasıl gidiyor

interjection (informal (not surprised)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
Yes, you're late again—so what else is new?

ne derecede

conjunction (the degree to which)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
To what extent do you think this program will affect young people?

ne dereceye kadar

adverb (to what degree)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
We know that schools will be targeted in the upcoming budget cuts, but we do not yet know to what extent.

hayata bak/amma da güzel hayat

interjection (expressing despair or exasperation)

George works more than 80 hours a week. What a life!

yazıklar olsun

interjection (informal (expressing disappointment)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
Oh what a shame! - I can't go to the party because I have a bad cold.

bana ne ki, beni neden ilgilendirsin ki

interjection (I don't care)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
If you want to ruin your life by quitting school, what do I care?

ne iş yapıyorsun

expression (What is your job?)

ne önemi var?

interjection (I don't care)

So you're earning more than me – what does it matter?

ve başkaları/benzeri

noun (slang (the rest, et cetera)

My junk drawer's full of paper clips, old photos, sunglasses, and what have you.

ya

conjunction (supposing)

(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").)
What if she never comes back?
Ya hiç geri dönmezse?

ayrıca

adverb (moreover, in addition)

(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").)
The food served in that restaurant is not very good and, what is more, it's overpriced.

neler olacak?

interjection (what will happen in the future)

With these guys in office who knows what lies ahead?

nasıl olur da

interjection (informal (expressing incomprehension)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
What on earth are you trying to do coming in yelling at me?

ne

pronoun (informal (what)

You still haven't explained what on earth you're doing here.

ne oluyor lan, ne oldu be

interjection (informal, euphemism, dated (surprise, bewilderment) (argo)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
What the deuce has gone on here?

yapma ya, yapma be

interjection (euphemism, dated (surprise, bewilderment)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
What the d***ens was all that about?

bu ne böyle lan

interjection (vulgar, offensive, slang (disbelief) (argo)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
Julie saw the damage to her brand new car and exclaimed, "What the f***?"

bu da ne lan

interjection (vulgar, offensive, slang (incomprehension) (argo)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
"What the f***?" said Eugene, staring at the instructions and scratching his head.

ne bok

expression (vulgar, offensive, slang (what) (argo)

What the f*** do you think you're doing?
Ne halt ediyorsun?

ne oluyor lan, ne oluyor be

interjection (slang, potentially offensive (bewilderment) (argo)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
The boss is piling all the rest of his office furniture on top of his desk – what the hell?

ne halt

expression (slang, potentially offensive (incomprehension) (argo)

What the hell is going on here?

ne halt

pronoun (slang, potentially offensive (what) (argo)

I'm not sure what the hell's been happening here, but you've got some explaining to do!

ne bok

pronoun (slang, potentially offensive (whatever) (argo)

You can do what the hell you want. See if I care.
Ne bok yersen ye. Umurumda değil.

hadi bakalım

interjection (slang (resignation)

I don't want to do it, but what the hell?

-den dolayı

preposition (considering)

(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").)
What with the storms and flight delays, he arrived home after midnight.

nedir

contraction (colloquial, abbreviation (what is)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
What's that smell?

ne oluyor, neler oluyor?

expression (informal (greeting)

Hi, guys. What's happening?

ne var

expression (slang (What is wrong?)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
Sarah looked sad so I asked her "What's up?"

ne haber

expression (slang (What is happening?)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
I haven't seen you for a long time. What's up?

adı neyse işte

noun (slang (man: forgotten name)

I ran into what's-his-name again this afternoon.

İngilizce öğrenelim

Artık what goes around comes around'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

what goes around comes around ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.